Çarşamba Karısı ve Çarşamba Nedir

Çarşamba Karısı – Türkçe’de ‘saçı başı karmakarışık, üstü başı özensiz kadın’ anlamında kullanılır, zaman zaman Alkarısı‘na tekabül eder.

Çarşamba gecesi işe başlanırsa, kızan ve o eve kötülük yapan kötücül çirkin bir kadın olarak tanımlanan Çarşamba Karısı, gelip -genelde- evin çocuğunu her kesin gözü önünde alıp götürür. (‘Kaçırmak’ta, kaçırılan canlı ya da cansız nesnenin sahibinden korkma duygusu ile ‘Aman bu çocuğun sahipleri gelmeden kendisini alıp kaçırayım’ şeklinde tanımlanabilecek bir telaş gizlidir.

Oysa Çarşamba Karısı hortlak veya hayâlettir ki hortlak ve hayâletlerin de ne çocuğun anne babası, ne de bir başkasından herhangi bir korkusu bulunabilir ve bu nedenle de Çarşamba Karısı’nın çocukları kaçırması değil, onları herkesin gözü önünde alıp gitmesi söz konusu edilmelidir)

Yine anadolu inançlarında haftanın belirli bir günü, yarım kalan işlerin olduğu evlere gelerek işleri karıştıran, insanlara kötülük yapan dişi varlık olarak tanımlanır. Mitolojik bir yaratıktan ziyade hortlak, hayâlet, -genel anlamda- cin, peri, öcü, dunganga türünde bir memorat unsurudur.

Çarşamba

Türklerde haftanın çalışma günü olarak sonudur ve bu nedenle bu güne değişik anlamlar yüklenmektedir. Diğer günlerden farklı olarak görülmektedir. Nevruzdan önceki son dört Çarşambaya özellikle Azeri kültüründe ayrı bir önem verilir.

Od, Su, Yel, Toprak Çarşambaları

Nevruzdan önceki son dört Çarşambadır. Genel olarak Çarşamba günlerinde ve özellikle bu son dört Çarşambada geceleri dikkatli olunması ve doğa ruhlarına saygısızlık yapılmaması gerektiğine inanılır.

Su Çarşambası

Buna “Ezel Çarşamba”, “Sular Nevruzu” da derler. Su ve su kaynakları tazelenir, su havzalarında imar çalışmaları yapılır. Suya tapma inancı ile ilgilidir. Henüz gün doğmadan herkes su üstüne gider, elini-yüzünü yıkar, su üstünden atlar, yaralıların yarasına ve birbirlerinin üzerine su serper. Halkın inancına göre o gün sudan geçenler yıl boyunca hastalıktan uzak olurlar. Aynı gün su üstünde çeşitli törenler yapılır, eski Türklerde su tanrıları sayılan Aban ve Yadan’ın şerefine türküler okunur.

Od Çarşambası

Azerbaycanlıların eski bayramlarından biri olan Nevruz yaratılışın aşamalarını yansıtan dört unsur – su, ateş, rüzgâr ve toprakla ilgili törenlerin kutlanması geleneklerini içerir. Yılın son çarşambalarından biri halk arasında Üskü çarşamba, Addı Çarşamba olarak bilinen gündür. Bu çarşamba eski insanların Güneş’e, oda olan kutsal inancından kaynaklanmaktadır. Çevre ve geleneklere göre, bu gün ateş yakıp, ateşin üzerinden atlamakla içte bulunan tüm kötülük ve çirkinlikleri yakmış olurlar.

Yel Çarşambası

Bu günde esen sıcak rüzgârlar yazın gelişini haber verir. Halk arasında “Rüzgâr uyandıran Çarşamba”, “Rüzgârlı Çarşamba” olarak bilinir. Uyanan yel, uyanmış suyu, ateşi harekete geçirir. Rüzgârın bir tanrı olduğuna ilişkin çeşitli nağme, efsane, rivâyet ve inançlar oluşmuştur. Nevruz şenliklerindeki Yel Baba töreni kendi kökü itibariyle Yel Tanrısı inancı ile ilgilidir. O gece söğüt ağacının altına gidip Yel baba çağırılır. Eğer Yel baba sesi duyup eserse ve söğüdün dallarını toprağa dokundurursa, dilek yerine gelmiş demektir.

Toprak Çarşambası

Nevruz öncesi son çarşambada yer uyanır, toprak nefes alır. Bu çarşamba halk arasında “Yer Çarşambası” veya “Yılahır Çarşamba” olarak adlandırılır. İnanca göre toprak artık ekine hazır olur ve ona tohum serpilebilir. Efsâneye göre kişilerin gıda kıtlığından eziyet çektikleri bu günde Su, Ateş ve Yel birlikte Toprak Hatunun yeraltı tapınağına misafir gelirler, burada yatmakta olan toprağı uyandırırlar.