Efsaneler

ASUMAN İLE ZEYCAN

Doğu Anadolu’da anlatılmasına rağmen diğer halk öyküleri kadar yaygın olmayan Asuman ile Zeycan, aynı elmayı bölüşüp yiyerek çocuk sahibi olan iki ana babanın biri kız, biri erkek çocukları arasındaki aşkı konu edinen bir halk hikâyesidir.

Uzun zamandan beri evli olmalarına rağmen Kaleli Bey ile Derviş Ahmet adındaki kâhyasının çocukları olmamaktadır. Günün birinde tebdili kıyafetle bir geziye çıkan Kaleli Bey ile kâhyası Derviş Ahmet,  bir yaylada aksakallı bir dervişle karşılaşırlar. Bölüşerek eşleriyle birlikte yemeleri koşuluyla kendilerine birer elma veren derviş, bu elmayı yemlerinin sonrasında Kaleli Bey’in bir kızının, kâhyası Derviş Ahmet’in de bir oğlunun olacağını söyler. Kızın adının Zeycan, oğlanın adının da Âsuman konmasını isteyen aksakallı derviş, doğacak olan bu iki çocuğun birbirileriyle beşik kertmesi nişanlı olduklarını ve büyüdükleri zaman birbirileriyle evlendirilmelerini ister.

Saraya dönen Kaleli Bey ile kâhyası Derviş Ahmet, kendilerine elma veren dervişin söylediklerini harfiyen yerine getirerek elmaları eşleriyle bölüşüp yerler. Bu birliktelikten sonra eşleri hamile kalır ve zamanı gelince de doğum yaparlar. Dervişin söylediği gibi Kaleli Bey’in bir kızı, kâhyası Derviş Ahmet’in de bir oğlu dünyaya gelir. Dervişin talebi doğrultusunda kıza Zeycan, oğlana da Âsuman adı verilir.  Zaman içinde büyüyen Zeycan ile Âsuman âşık olurlar birbirilerine. Töreler ve kendilerine elma veren dervişin talebi uyarınca Zeycan babasından istenir. Ancak bu evliliğe şiddetle karşı çıkan karısının etkisinde kalan Erzincan Beyi Kaleli Bey, iki gencin evliliğine karşı çıkarak kızını vermez. Düşlerinde, aksakallı derviş tarafından kendilerine verilen aşk dolusunu içerek âşıklık gücünü elde eden Âsuman ile Zeycan saz çalarak deyişler söylemeye başlamışlardır.

Bu düş üzerine duygularını birbirlerine şöyle anlatırlar:

Asuman:

İstemem tabibi peymane buldum

Çaresiz dertlere düştüm ne dersin?

Hakkın himmetiyle ummane daldım

Bahar seli gibi çoştum ne dersin?

Dün gece seyrimde oldum divane

Varlığım kırkların yoludur yolu

Eli bağlı durdum Ande “divan”ına

Sundular bir kadeh doludur dolu

Tüm çabalarına karşın sevdiğine kavuşamayan Asuman, gurbete çıkar. Ancak çıkmadan önce mendilini, Zeycan’a verir ve onunla vedalaşır. Zeycan da anmalık olarak yüzüğünü ona verir. Aradan uzun zaman geçer. Sıcak bir yaz gününde kızı Zeycan’ı yanına alan Kaleli Bey, yaylaya çıkar. Asuman’ın yolu, bir rastlantı sonucunda Kaleli Bey ile kızı Zeycan’ın bulunduğu yaylaya düşer.

Sevgilisi Zeycan’ın orada olduğunu öğrenir. Aşk konusu üzerine inşa edilen halk öykülerinin tamamında olduğu gibi, bu öyküde de sevgilisine kavuşmak için çaba gösteren Âsuman, tebdili kıyafetle huzuruna çıktığı beyden, karşılıklı atışmak için bir âşık ister. Âsuman’ı tanımayan Kaleli Bey, âşık olarak kızı Zeycan’ı, Âsuman’ın karşısına çıkarır. Aralarında varılan anlaşma gereği atışmayı kaybeden kişi, kazanan kişinin kölesi olacaktır. Atışma belirlenen gün ve yerde gerçekleştirilir.

Atışma neticesinde kaybeden Zeycan olur. Varılan anlaşma gereğince kızı Zeycan’ı, Âsuman’a vermesi gereken Kaleli Bey, çeşitli bahaneler öne sürerek onu oyalamaya çalışır. Asuman, tekrar yollara düşer. Bey, olanları anlatıp kendisini karalamasından korktuğu için Asuman’ı öldürtmek ister. Adamlarına onu öldürüp, kanlı gömleğini getirmeleri için emri verir. Verilen emri yerine getirmek için Asuman’ın izini sürmeye başlayan Kaleli Bey’in adamları, sonunda Asuman’ı ele geçirirler.

Asuman, son bir kez Zeycan’ı görmek için yalvarır. Adamlar, kabul eder. Asuman, yüzüğü gösterip kendini tanıtır. Zeycan, babasının gönderdiği adamlara yalvararak sevdiğinin canını bağışlamalarını ister. Zeycan’ın yalvarılarına boyun eğerek Asuman’ı öldürmekten vazgeçen Kaleli Bey’in adamları, kanlı bir gömlekle Kaleli Bey’in yanına dönerler.

Zeycan’ın sayesinde canı bağışlanan Asuman,  yine yollara düşer. Bu yolculuk sırasında bir dağ başında tipiye tutulur. Kendisini kurtarması için Tanrı’ya yakarır. İmdadına yetişen ak sakallı derviş, onu kurtarır ve isteği üzerine Basra’ya ulaştırır. Asuman, burada Afyoncu Dede’nin kahvesine yerleşir ve saz çalıp türkü söylemeye başlar. Ünü çevreye yayılınca herkes, kahveye akın eder.

Bundan hoşlanmayan diğer kahve sahipleri, bir kocakarıdan Asuman’ı yok etmesini isterler. Kadın, Asuman’ı bahçesindeki kuyuya atar. Burada söylediği şiirlerle yardım dileyen Asuman, derviş tarafından kurtarılır. Asuman, sevdiğinden haber getirmesi için Derviş’e, yalvarır. Derviş, Zeycan’ı görmeye gider, sevgilisi hakkında ona bilgi verir. Zeycan, sevdiğinden aldığı mendile gül dokuyarak dervişle Asuman’a gönderir. Armağanı gören Asuman’ın özlemi dayanılmaz olur ve dervişten kendisini Zeycan’a kavuşturmasını ister. Birlikte Erzincan’a giderler.

Orada bir yolunu bularak saraya çıkar. Bu sırada Zeycan’ın düğünü yapılmaktadır. Zeycan, âşık olarak konağa giren Asuman’dan yardım ister.

Asuman, başından geçenleri valiye anlatır. Vali, Timur-Pençe’den Kaleli Beyi öldürmesini ister. Asuman, buna engel olur. Asuman, tam bu sırada babasının ağlaya ağlaya iki gözden kör olduğunu öğrenir. Durumu öğrenir öğrenmez hemen yola çıkan Asuman, Dervişin atının bastığı topraktan bir avuç alarak babasına götürür. Oğlunun getirdiği toprağı gözlerine süren babasının gözleri açılır. Gözleri açılan babası, aralarındaki husumete son vermek için Kaleli Bey’in sarayına gider. Ondan aman diler. Böylece anlaşmazlıkları unutarak tekrar kardeş olurlar.

Asuman ile Zeycan ise yedi gün yedi gece süren bir düğünle evlenir ve yaşamlarının sonuna kadar mutlu yaşarlar.

Sözlü kalk edebiyatının birçok müşterek örgelerini ihtiva eden öykünün ana teması; birbirini seven iki gencin, ailelerinin toplumsal bakımdan farklı konumlarda olup denk koşullara sahip bulunmaması nedeniyle ayrı düşmeleridir. Karşılaşılan birçok zorluğa rağmen iki sevgili, neticede birbirine kavuşmayı başarır. Çıkış yüzyılı kesin olarak bilinmeyen bu halk hikâyesinin, kimi zaman şiirlerle süslenmesi bir âşık anlatması olma olasılığını akla getirmekte ve Âsuman’ın da bir saz şairi olduğu kanısını uyandırmaktadır.

Arap, Ermeni ve Latin harfleriyle Türkçe olarak basılan ve sonu mutlu bir şekilde biten az sayıdaki birkaç halk öyküsünden biri olma özelliğini taşıyan Âsuman ile Zeycan öyküsünde Erzincan, Erzurum, Tercan, Murat Suyu ve Basra gibi yer adlarına rastlanılmakta ve Erzincan yöresinde yaygın bir şekilde konuşulmakta olmasından ötürü kaynaklardan bazıları, halk arasında söylenen rivayetleri de değerlendirerek öyküde geçen olaylardan bazılarının, gerçekten bu bölgede meydana gelebileceğini öne sürerler.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu
Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklamların gösterimine izin veriniz. Bu siteyi ayakta tutabilmek için gereklidir. Please allow ads to be displayed. This is necessary to keep the site up and running.