Türk Mitolojisinde Toprak Ana; Türk ve Altay mitolojisinde ve halk inancında Toprak Tanrıça.
Topra (Tobra, Tobura, Tovura, Toburah, Tuprak, Tufrak) Ana da denir. Moğollar Gazar Eçe derler. Eşanlamlı olarak Yer Ana (Cer Ana) tabiri de kullanılır.
Taşıdığı Anlam ve Önem
Besleyici, barındırıcı ve yaşam vericidir. Göğün üçüncü katında oturur. Anavatan kavramı ile bağlantılıdır. Evi sekiz köşelidir. Kutlu, güçlü bir kadındır. Evrenin ruhudur. Yaratılış inancına göre, yeryüzü bir yürek gibi çarpan, bir açılıp bir kapanan, bir genişleyip bir daralan yapıya sahiptir. Bütün ve parçaların birbiriyle bağlı olduğu canlı bir varlıktır. Yer, yaratılışın çekirdeğidir. Bitip tükenmeyen bir hayat gücüne sahiptir. İnsanlara iyilik yapmak istediğinde bol bol tahıl verir. Kâinat ruhunun en geniş ve en yaygın biçimlerinden biridir.
Bazı yörelerde Nevruz Bayramı’nda toprak altına kısa ve basit bir tünel kazılarak içinden geçilir. Bu basit oyun, yeniden doğuşu ve topraktan doğumu temsil eder. Kısır kadınlar kutlu bir ağacın altında Yer Ana’ya dua ederler. Yer Ana masallarda sağ göğsünden iki sol göğsünden bir kez emzirir ve yiğit inanılmaz bir güce kavuşur. Bu yiğitlere en bilgece öğütleri o verir. Onlara gelecekten haber verir. Doğum, ölüm, yaşam, cinsellik gibi kavramlar hep ona bağlanır.
Cengiz Aytmatov Toprak Ana adlı romanında bu motifi çağdaş bir yaklaşımla yeniden işlemektedir.
Toprak ve Tolunay (kitabın başkişisi yaşlı kadın) arasındaki içsel konuşma ise muhteşemdir;
Merhaba toprak” diye sesleniyor usulca. “Merhaba tolunay” demek geldin Ne kadar kocamışsın.
Saçların ağırmış, değnekle yürüyorsun üstelik.”
“Evet yaşlanıyorum, bir yıl daha geçti, sende, toprak sende bir hasat geçirdin. Bugün ölüleri anma günü.” “İnsan doğruyu öğrenmeli, tolunay.
Toprak Ana her bir arazi parçasına Yer İyelerini gönderir. Masallarda mezarda doğma motifi de yine bu Tanrı ile bağlantılıdır. Toprak Ana’ya beyaz tavuk kurban edilir. Bazen de balık, koyun veya öküz kurban verilir. Özellikle başı toprağa gömülür. Bazı masallarda ise zayıf ve çelimsiz çocuklar ana babaları tarafından toprağa gömülürler, çocuk orada güçlenir ve üç gün sonra bir yiğit olarak çıkar.
Âşık Veysel toprağı insan biçimli olarak ele alıp şöyle der;
Karnın yardım kazmayınan bel ilen,
Yüzün yırttım tırnağınan el ilen,
Gine beni karşı karşıladı gül ilen,
Benim sadık yârim kara topraktır
Bazı Türk boylarında nadiren de olsa Toprak eril bir varlık olarak görülür. Besleyici, barındırıcı ve yaşam vericidir. Göğün üçüncü katında oturur. Bazı Türk uluslarında Atayurt kavramı kullanılmaktadır. Toprağa tohumu eken erkektir. Ancak burada Türk Evren ve Dünya anlayışına göre eril olan varlığın Gök olduğu ve yağmurun da bir tür ilâhi tohum olduğu anlaşılır. Fakat yine de Toprak Ana yanında hep geri planda kalan bir de Toprak Ata vardır. Gök de ise bunun tam tersidir ve Gök Ata öne çıkar. Gök Ana çoğu zaman geride kalır. Yer ise doğurgan olarak hasatı verir.
Tabiat Ana veya Doğa Ana
Tabiat Ana – Doğanın doğurgan bir varlık olarak görülmesi sonucu oluşmuş bir kavramdır. Kimi zaman mecaz olarak da kullanılan bir tâbirdir.
Doğa, insanın içinde yaşadığı ve insan yapısı olmayan çevre ve onunla ilgili olarak işleyen yasaların tümüdür.
Söylence unsurlarının pek çoğu doğa ile iç içedir ve doğal kavramlarla ilgilidir. Doğa Ana kavramının doğurganlıkla ilgili bir sözcük kökünden geliyor olması Yer Ana anlayışı ile de bağlantılıdır. Bir şeyin yaradılışa dair ve yapısal özelliklerinin tamamını da ifâde eder. Doğumu, bağışlayıcılığı, yaşamı ifâde eder. Tabiata karşı yeryüzüdeki tüm şamanist geleneklerde özel bir önem verilmiş ve saygı duyulmuştur. İnsanın bir kardeşi olarak algılanır.
Doğadaki her şey insanın koruması altındadır. Doğa sözcüğü “doğmak” fiilinden gelir. Doğurganlığı ve dişiliği içerir.