Mısır Mitolojisinde Yaratılış; Mısırlılar başlangıçta evrenin kaosun kara sularıyla dolu olduğuna inanırlardı. Eski Mısır döneminde yaratılışı içeren mit, kaosu Nun olarak niteler. Büyük ve karanlık olan Nun, yaratılış öncesi okyanusun içinde, yaratılıştan önceki bütün canlı ve nesnelerin tohumlarını barındırır.
İlk tanrı Atum, kaosun sularından ortaya çıktı. Mısır tanrısı Atum, verdiği izlenimle erkek olarak algılanır. Ancak konu edildiğinde hem erkek hem de dişi olarak çağrılırdı. Atum kendisini yalnız hissedince bir eş ihtiyacını duyar. Mastürbasyon yaparak ilk yaratıkları oluşturur. Bunlardan biri havayı simgeleyen erkek Shu, diğeri ise nemi simgeleyen dişi Tefnut’tur.
Bir diğer yorum ise Atum’un Shu ile Tefnut’u tükürerek yarattığı şeklindedir. Atum, her ikisine de bir çeşit ruh diyebileceğimiz Ka’yı, yani yaşam özünü vermiştir. Aslında daha önce ortaya çıkmış olan Mısır mitlerinde Atum, boşluğun karanlık sularında yaşayan mitolojik bir yılandı. Bu yılanın dış kıvrımları dünyanın sınırlarını oluşturuyordu. Daha sonraki yorumlarda ise yaratıcı rolünü firavun faresi alır. Ama gözümüze çarpan en önemli nokta, bütün bu oluşumların yeryüzü ve gökyüzü birbirinden ayrılmadan ve ışık yaratılmadan önce karanlıklar içinde yer almasıdır.
Şu ve Tefnut’un iki çocuğu Nut (gök) ve Geb (yer) olduğu zaman dünya yaratılmış oldu. Daha sonra Şu ve Tefnut karanlıklarda gezerken kayboldu. Atum gözünü onları aramaya gönderdi ve onlara kavuştuğunda döktüğü sevinç gözyaşları insanlara dönüştü. Böylece ilk insanlar da yaratılmış oldu.
Mısır mitolojisi diğer ulusların mitolojilerinden belirgin çizgilerle ayrılmaktadır. Bizim mantık anlayışımızla Mısır mitolojisini anlamak imkânsızdır. Burada her şey sembollerle ifade edilmiştir. Mısır mitolojisinin temelinin olaylar değil, olayların arkasına saklanmış felsefi düşünceler oluşturmaktadır.
Eski Mısırlılar büyüye ve büyücülere çok inanırlardı. Bazen büyücüleri tanrılarla bir tuttukları da oluyordu. Büyüler onlara göre son derece doğal olaylardı. Mitolojide de büyüler kendi yerlerini almıştı.
Osiris Atum’un oğlu ve Mısır’ın kralıydı. Erkek kardeşi Seth ise evrendeki kötülüğü temsil etmekteydi. Seth, Osiris’i öldürerek kendisi kral oldu. Osiris’i öldürdükten sonra vücudunu parçalara ayırdı, fakat İsis bu parçalardan çoğunu kurtardı. Seth kendisini kral yapmış olsa da Osiris’in oğlu Horus tarafından yenilgiye uğratılmıştır. Yenilen Seth çöle sürülür ve fırtınaların tanrısı olur. Osiris, Anubis tarafından mumyalanmış ve ölülerin tanrısı olmuştur. Horus ise kral ve firavunların atası oldu.
Mısır Mitolojisi’nde geçen öyküye göre, babası Güneş tanrısı Osiris’i öldüren Seth’den öç almak isteyen Horus’un gözü, kavga sırasında aynı zamanda amcası olan karanlıklar ve kötülükler tanrısı Seth tarafından parçalanır. Bilimlerin ve tıbbın kurucusu olan Toth parçaları toplar ve gözü eski haline getirir. Ancak bulunamayan küçük bir parçası Toth’un büyü ve sihir gücü tarafından tamamlanır. Daha sonra Horus’un bu gözünü simgeleyen hiyeroglif resim, uzak görüşlülüğün, beden dokunulmazlığının ve sonsuz doğurganlığın simgesi olarak, gemi, araba, mumya, vazo gibi nazardan korunması gereken gereçlerin üzerine çizilmeye başlanmıştır.
Mısır’da Kral (Firavun), bir Tanrıdır ve ülkenin diğer tanrıları ile arkadaşlık edebilir. Mısır firavunları çoğunlukla zorba, baskıcı, savaşçı ve acımasız kişilerdir. MÖ 14. yüzyılda başa geçmiş olan IV. Amenofis tek bir yaratıcıya inanılması gerektiğini savunmuş ve bu yüzden Amen rahipleri tarafından öldürülmüştür. Mısır’ın ilahi hükümetleri daimi ve değişmez niteliktedir. Bu bağlamda en üstün Mısır tanrısının Güneş Tanrısı Ra olduğu düşünülür.
Mısır’ın arkaik dönemine baktığımızda farklı yerlerde farklı tanrıların önem kazanmış oldukları görülmektedir. Heliopolis’de Ra, Memfis’de Ptah, Busiris’de Osiris önemli tanrılar arasındadır. Mısırlılar için ölüm diye bir şey yoktur. Devamlı olarak Osiris’ten (yarı-ölüm) Horus’a (yarı-yaşam) ve sonra tekrar Osiris’e bir geçiş yaşanır. Bu yüzden Mısırlılar öldüklerinde tanrı-krallarını mumyalarlar ve onlara günlük hayatta lazım olacak gıda ve içecek sağlarlar.
Bilimadamlarına göre, Antik Mısır halkı tarafından kullanılan Mısır Ölüler Kitabı, ölümden sonraki yaşamda gerekli olacak bazı talimat ve yönlendirmeleri içermekteydi. Tüm tılsım ve dualar her cenaze için her seferinde okunmaz, sosyal statü ve zenginliğe göre farklılık gösterirdi. Bazı tılsım ve dualar Tanrılara hediye sunmak amacı ile kullanılırken, bazılarıysa diğer tarafta yürüyebilmeyi veya ölümden sonraki hayatta tekrar ölmemeyi sağlayan düzenleyici yönlendirmeleri içerirdi.
Sanılanın aksine, Mısır Ölüler Kitabı ölen insanları diriltmek için değil, ölümden sonraki yaşamda ölen kişiye yol göstermek ve hayatını düzenlemek amacı ile oluşturulmuş metinlerden oluşmaktaydı. Antik Mısır’da ölümden sonraki yaşamın cenneti olarak düşünülebilecek sazlık tarlalarına ulaşmayı isteyen her Mısırlı için, bu kitap onlara yol gösteren bir kaynak olarak 18. hanedanlıktan başlayarak kullanılmaya başlanmıştır.
Yunan ve Mısır mitlerinde tanrının biyolojik yönü ağırlık kazanmıştır. Bu nedenle tanrılar düşmanlık ve ölümle karşı karşıya idiler. Tanrıların birbirlerinin yerine geçmesi hemen hemen bütün mitolojilerin ortak özelliğidir. Bu özellik, bir bölgenin başka insanlar tarafından istila edilmesini yansıtır. Başka bir ifadeyle, istila sonucu bir bölgeye yerleşen yeni sahiplerin tanrıları, bölgedeki eski sahiplerin tanrılarının yerini alır.