‘Hurşidnâme’ veya ‘Ferahnâme’ olarak da bilinen ‘Hurşid ü Ferahşad’, Şeyhoğlu Mustafa tarafından 1387 yılında kaleme alınan bir aşk mesnevisidir. 7903 beyitten meydana gelen eser, Germiyanoğulları Sarayı’nda Süleyman Şah adına kaleme alınır. Ancak o ölünce I. Bayezid (Yıldırım)’e sunulur.
Siyavuş (Hürmüz) adındaki İran Şahı’nın Ay Hatun’dan Hurşid adında bir kızı dünyaya gelir. Müneccimler, Hurşid’in güzelliğinden ötürü ülkenin bir yıkıma maruz kalacağını söylerler. Bunu duyan Siyavuş Şah, kadını Ay Hatun’a, Hurşid’i yok etmesini söyler. Ama ana yüreği yanıktır, Ay Hatun her ne kadar kocasına evet dese de gönlü razı olmaz, kızını öldürmeye.
Hurşid’i, bakıp büyütmeleri için gizliden Darü’l-Melek Kalesi’ne yollar. Hurşid, babasından gizli orada büyür. On altı yıl sonra kızın yaşadığı ortaya çıkınca babası Siyavuş Şah, kızını öldürmek üzere dört kahramanını yanına alarak Darü’l-Melek Kalesi’ne gider. Kalede karşılaştığı kızının güzelliği karşısında büyülenen Siyavuş Şah, onu öldüremez.
Yanına alarak hükümdarı olduğu Cemâbad’a geri döner. Hurşid’i görür görmez kendisine tutulan dört kahramandan biri olan Azad, gittiği Mağrip’te Hurşid’in aşkından deli gibi yaşamaya başlar. Azad tarafından anlatılanlardan etkilenerek Hurşid’e vurulan Mağrip şehzadesi Ferahşad, Azad’la birlikte Cemâbad’a gider. Orada gizlice Hurşid ile buluşur.
Aralarında büyük bir aşk başlar. Öte yandan Hurşid’e âşık olan Hıtay hükümdarı Boğa Han, onu almak için ordusuyla birlikte İran’ın üzerine yürür. Hurşid, bir desiseyle Boğa Han’ı öldürür. Sonra da onun Ferahşad tarafından öldürüldüğü söyler. Onun yaptığını sandığı bu kahramanlıktan ötürü Ferahşad’ı bağrına basar. Bundan yararlanan Ferahşad, Hurşid’i babasından ister. Siyavuş Şah, Ferahşad’ın şehzade olduğunu kanıtlaması durumunda kızını ona vereceğini söyler. Ferahşad, Siyavuş Şah’ın kendisinden istediği belgeyi getirmek üzere ülkesi Mağrip’e doğru yola çıkar.
Ülkesine varınca durumu babasına anlatır. Ancak babası, oğlunun yanından ayrılmasını istemez. Ferahşad, buna karşı çıkınca da babası, onu zindana atar. Ferahşad’dan uzun zaman haber alınamayınca Hurşid, babası tarafından Mısır Sultanı Tus’un sarayında resmini görerek kendisine âşık olan Behram’a verilir. Bir süre sonra yaşamını yitiren babasının yerine Mağrip’e hükümdar olan Ferahşad, Hurşid’i almak üzere Cemabad’a gider. Orada Hurşid’in evleneceğini öğrenir.
Hemen saraya gider. Siyavuş Şah’ın huzuruna çıkarak ondan Hurşid’i ister. Siyavuş Şah, kızının Behram’la evleneceğini söyler. İşler sarpa sarar. İki damat adayı arasında tercih yapmakta zorlanan Siyavuş Şah, çareyi din adamlarına danışmakta bulur. Danıştığı din alimleri, kızın istediği kişiyle evlendirilmesi gerektiğini söylerler. Bunun üzerine Hurşid’e danışılır. Hurşid, Ferahşad’ı istediğini söyler. İki sevgili, böylece çektikleri sıkıntıların ardından birbirine kavuşup mutlu olurlar.
Kuruluş açısından Şehnâme’de adından söz edilen Tûs Oğlu Behram Öyküsü’nü andırmasına rağmen Hurşid ü Ferahşad, Doğu yazınlarında örneğine rastlanılmayan orijinal bir mesnevidir. İçinde geçen adlardan bazıları da Şehnâme’den alınmadır. Ahmedî’nin de Makedonyalı İskender’in yaşam ve savaşlarını ele alan İskendernâme’sini, bu eserin sağladığı başarı üzerine kaleme aldığı rivayet edilir.
Türklerin folkloru, dinî ve millî yaşamlarınailişkin geniş materyalin bulunduğu eserde, klasik mesnevi tarzına uyularak 2 tevhid, 4 münacaat, 1 na’t, 1 miraciye, 6 methiye(Dört Halife, Süleyman Şah ve Bayezid için), 1 sebeb-i telif, 1 tarih, konunun arasına serpiştirilmiş 23 gazel ve Hurşid’in dilinden 1 tercih-i bend bulunur.
Vezin, kafiye, ses, dil ve edebî sanatlar açısından da mükemmel bir eser olan Hurşid ü Ferahşad, XIV. yüzyıl Türk dilinin belli başlı kaynaklarından bir tanesidir. Eser, Hüseyin Ayan tarafından 1979’da Hurşidnâme adı altında basılmıştı.
Ferhengnâme-i Sa’dî adlı 1073 beyitlik eserine gelince; bu eser, Şeyh Sa’dî-i Şirâzî (ölm. 1292/H.691)’nin Bostân adlı kitabının tercümesidir. Eserin Farsça aslı, 4184 beyittir. Hem asıl hem de tercüme feûlün feûlünfeûlün feûl vezniyledir. Hoca Mesûd bu eseri, 1354 (H.755) yılında tamamlamıştır. Eser, Süheyl ü Nevbahâr’a oranla, sanat yönünden sönük kalır. Fakat dil târihi îtibâriyle kıymetini muhâfaza etmektedir.
Konu îtibâriyle nasihat tarafı ağır basar. Bostan’ın bütününün tercümesi olmayan eser, bir nevi seçme tercüme hüviyetindedir. Şâir müntehabâtında (seçmesinde) eserin asıl tertibine uyulmamış, yerine göre, hikâyelerin seçiminde takdim tehir de yapmıştır.