Eris(Fitne ve Fesat tanrıçası); Eris, eski Yunan mitolojisinde fitne ve fesat tanrıçası olarak bilinir. Eris, savaş tanrısı Ares’in kızkardeşidir.
Truva Savaşı’nın çıkmasına yol açdığı anlatılır.
Thetis’in zoraki olarak Peleus’la evlenmesi sırasında, düğüne bütün tanrılar davet edilmiş; ama fesat çıkartır korkusuyla, Eris’i düğüne çağırmamışlar.
O da, üzerinde καλλίστη (kallisti—en güzel olana) yazılı altın bir elmayı düğün alayının ortasına yuvarlayıvermiş.
Zeus’un eşi Hera demiş ki, “bu elma benim hakkım”. Atena atılmış: “nereden senin hakkın oluyormuş? Hiç de bile. Beni kastediyor o not.” Afrodit şöyle bir gülümsemiş. “Herkes bilir ki en güzel benim” demiş. Bakmışlar olacak gibi değil, “iyisi mi Zeus’a soralım” demişler. Zeus düşünmüş, aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık.
Bir tarafta kıskanç mı kıskanç karısı, öte tarafta Atena ile Afrodit. “Biz en iyisi bir ölümlünün hakemliğine başvuralım” demiş ve bu iş için yakışıklı Truva prensi Paris’i önermiş. Bunun üzerine, üç kadın da Paris’in aklını çelmek için ona cilve yapmaya başlamış. Hera “beni seçersen, seni Avrupa ve Asya’nın efendisi yaparım” demiş. Atena “sana bilgelik ve cengâverlik bağışlarım.
Tarihin unutmayacağı bir kahraman olursun” demiş. Afrodit, “bak Paris,” demiş, “ben bunların hiçbirini sana vermem. Ama sana öyle bir dilber ayarlarım ki, dünyanın bütün erkekleri ona aşık. Yine de sen bilirsin. Dünyaya hakim olmak mı? kahramanlık mı? aşk mı?”
Paris, aşkı yani Afrodit’i seçmiş. Afrodit sözünü tutmuş ve Paris’e, dünyanın en güzel kadınını, Yunan kralı Menelaus’un karısı Helen’i ayarlamış. Bu seçimi yüzünden, Paris Hera’nın nefretini kazanmış, Truva kenti de Yunanlıların…
Ve meşhur Truva savaşı başlamış. Eris de bir köşeden kıs kıs iki yiğit ulusun gençlerinin on yıl süre ile birbirlerini kırmalarını seyretmiş.