Tuvalarda Kötü Ruhlar;
Albıslar
Sözlük karşılığı “şeytan” olan bir kelimedir (Arıkoğlu 2003:4). İnsanların yaşamadığı ıssız yerlerde yaşarlar; obaları, oymakları vardır, kendi aralarında düğün bayram yaparlar. Onlarla karşılaşan kişinin anlayışı zayıflar, hatta müzmin hastalığa yakalanır. Yakışıklı delikanlı veya güzel kız gibi görünüp insanları yanıltabilirler. Bazı yerlerde saz ve ağız kopuzu çalınmaz, albısların bunu çok sevdiklerine inanılır. Bazı yerler de albısların yurdu olarak kabul edildiğinden oraya hayvan otlatmak için bile yaklaşılmaz; ağaç kesilmez, taşına-kayasına el sürülmez. İnanmayıp gidenler orada ölürler (Türk Dünyası Edebiyat Metinleri Antolojisi 1, 2001: 611-615).
Aslında iyi ruhlardan olan “Tandı eezi” (dağ iyesi) ve “Tayga eezi” güzel bir kadın şeklinde insanların karşısına çıkar; onlara yardım eder, fakat kızdırılırsa, küçük bazı kötülükleri dokunur. İnsanmış gibi diğer insanlarla bir arada olabilirler; ancak
kendilerinden başka birine bahsedildiği zaman üzülerek ortadan kaybolurlar veya o kişilerin hastalanmasına, avda iseler ellerinin boş dönmelerine ya da bir şeylerinin kaybolmasına sebep olurlar (Türk Dünyası Edebiyat Metinleri Antolojisi 1, 2001: 580- 589).
Çer eezi
“Yer iyesi”, bazen çirkin bir kadın şeklinde görünür. Onun da insanlara küçük kötülükleri dokunur (Türk Dünyası Edebiyat Metinleri Antolojisi 1, 2001: 598- 601).
Çut eezi: “Kıtlık iyesi”, hayvanları sömürdüğüne inanılır; şamanlar onu uzaklaştırmak için elbiselerine çocuk patiği dikerler (Türk Dünyası Edebiyat Metinleri Antolojisi 1, 2001: 60-601).
Azalar
Harabe yerlerde görülürler. İnsan ya da hayvan şeklinde görünebilirler; ancak bazen görüntüleri yoktur, sadece sesleri ve gürültüleri duyulur. İnsanlar onların varlığından ürker; bu yüzden yolcular eski kalıntılarda, harabelerde gecelemezler. Gece dışarıya çıkarılan çocukları kaçırmak gibi kötülükleri dokunur. İnsanlarla karşılaştıklarında insanların gözünün içine bakamazlar (Türk Dünyası Edebiyat Metinleri Antolojisi 1, 2001: 604-609).
Buk
İnsanların suç işledikleri yerlerde ortaya çıkar; korkutucu ve zehirlidir. İşkence görmüş bir insana benzer ve herhangi bir canlının görüntüsüne bürünebilir. Onun yüzünden insanlar hastalanır ve ölür. Buklar yaşlanıp ortadan kaybolmazlar, halk bir yerdeki Buk’un birçok nesil tarafından görüldüğüne inanır (Türk Dünyası Edebiyat Metinleri Antolojisi 1, 2001: 609-609).
Şulbus
İnsanları aldatıp birlikte yaşar. Şulbus oldukları anlaşılmadığı sürece o eve faydaları da dokunur; ancak anlaşıldığında kötülük ederler. Her şekle girebilirler (Türk Dünyası Edebiyat Metinleri Antolojisi 1, 2001: 615-589).
Diren
kendileri görünmezler ama sesleri veya ayak patırtıları duyulur. Satranç oynayarak insanlarla dost olurlar; önce onlara yardım ederler ve zengin olmalarını sağlarlar, sonra da başlarını alırlar. Oyun sırasında da Diiren’le oynayan kişi ölebilir. Bulut şeklinde bir dev olup yol kestiğine inanılır, başka kişilerin şekline veya bir hayvan şekline de girebilir. Kendisinden bulamayacağı bir şey istendiğinde bir daha geri gelmeyeceğine, böylece kendisinden kurtulmanın mümkün olduğuna inanılır. Kendisini kovalamak üzere dua eden din adamlarının da hastalandığına dair inanç vardır. (Türk Dünyası Edebiyat Metinleri Antolojisi 1, 2001: 621-629).
Albas
Tuva Türkleri’nde Albastı’ya Albas adı verilir. Albas, hiç evlenmemiş bir kızdan türemiştir. Albaslar kumsal yerlerde ve kayalarda bulunurlar, keçi gibi bağırırlar. Kızlara musallat olup hasta ederler. Güçlü kamlar ilahiler okuyarak albısları kovarlar. Kam dualarında Sarı Kız olarak nitelendirilirler.