[ad_1]

J1839-10

Evrendeki bazı nesneler, canlı ve sürekli bir ışıkla parlar. Bazılarıysa başka nesnelerin ışıklarını yansıtır. Kimileri ömürlerinin sonunda büyük bir patlamayla yok olurken kimileri de nabız atışları gibi düzenli ışıklar saçar. Bazı enerji kaynaklarıysa bir saatin tik takları gibi düzenli şekilde foton demetleri yayar.

Bu son ışık yayma biçiminin gözlemlendiği birkaç farklı nesne türü mevcuttur. Ancak son günlerde bilim insanları kafa karıştırıcı bir şekilde yanıp sönen yeni bir ışık kaynağı keşfettiler.

Arşivlenmiş verilere göre bu ışık 1988’den beri her 21 dakikada bir parlıyor. Üstelik, GPM J1839–10 adı verilen ve bizden 15.000 ışık yılı (yani 140 katrilyon kilometre) uzaktaki Kalkan (veya Scutum) takımyıldızı içinde bulunan bu nesnenin ne olduğunu bilmiyoruz!

Olağan Şüpheliler

Genelde, nabız atışları gibi parlayan bir nesnenin bir pulsar olduğu akla gelen ilk ihtimaldir. Pulsarlar manyetik kutuplarda radyo jetleri üreten güçlü manyetik alanlara sahip, hızla dönen nötron yıldızlarıdır. Pulsarların kutupları direkt olarak Dünya’ya dönük olmadığı sürece bize ulaşan radyo jetleri inanılmaz seviyede düzenli nabız atışlarına benzer darbeler olacaktır.

Bir pulsarı tanımanın diğer bir yolu da nabzın zamanlamasıdır. Pulsarlar muazzam hızlarla dönerler ve bize çarptırdıkları radyo ışınlarının sıklığı bir milisaniyeden bir dakikaya kadar değişebilir. Bir dakikadan daha uzun bir aralıksa mümkün değil gibidir. Pulsarların “göz kırpmasına” neden olan hızlı dönüş, aynı zamanda radyo ışınlarına enerji de verir. Yani dönüş yavaşlarsa ışınlar da kesilecektir, bilim insanları buna pulsarın “ölüm çizgisi” adını verir.

Bilim Haberciliği ile ilgili diğer içerikler ›

Bu nedenle 21 dakikada bir ışık yayan bir pulsar bulma olasılığımız inanılmaz derecede düşüktür. Her ne kadar bu nesnenin ne olduğuna dair başka fikirler olsa da bu fikirler de verilerle tam bir uyum içinde değildir. Bu fikirlerden biri, nesnenin patlamalara meyilli başka bir tür nötron yıldızı olduğudur, ancak bu yıldızlar genelde radyo patlamalarıyla birlikte X ışınları da üretir.

Başka bir ihtimal ise bu nesnenin mıknatıslanmış bir beyaz cüce olmasıdır. Ancak bu da uzak bir ihtimaldir; çünkü bugüne kadar bırakın enerji patlamaları yapmayı, süper-parlak radyo emisyonları yayan bir beyaz cüce bile keşfedilmemiştir. Ancak beyaz cüceler nötron yıldızlarından kütlece çok daha ağır olduğundan dönmeleri çok daha uzun sürebilir ve GPM J1839–10’da gözlemlediğimiz gibi yavaş bir dönüş yapabilirler.

Geriye kalan tek opsiyon, magnetar dediğimiz, tıpkı pulsarlar gibi nötron yıldızı olan; ama kutuplarından radyasyon saçmak yerine çok güçlü, Dünya’da üretebileceğimiz herhangi bir mıknatıstan 100 milyon kata kadar daha güçlü bir manyetik alana sahip olan bir cismin kendi etrafındaki dönüşünden kaynaklanıyor olmasıdır. Bunlara, “ultra-uzun periyotlu magnetarlar” denmektedir ve her ne kadar onlara böyle havalı bir isim vermiş olsak da, aslında bunlardan bugüne kadar bu yeni sinyal haricinde sadece 1 tane keşfedilebildi. Ondan gelen sinyaller de sadece 3 sene içinde susmuştur. Dolayısıyla 33 yıldır, belki de çok daha uzun süredir devam eden bu ikinci sinyal grubu, bildiğimiz teorilerin öngörmediği bir gök cismi formuna işaret ediyor olabilir.

Tabii ki bilimde olmasa da popüler kültürde üzerinde durulan bir diğer seçenek, bunların uzaylı medeniyetlerin gönderdiği sinyaller olması olabilir. Ama bu, olağanüstü bir iddia olduğu için, olağanüstü miktarda kanıtla desteklenmesi gerekiyor. Henüz bilmediğimiz türden bir gök cisminin var olması gibi çok daha olası açıklamaları elemeksizin veya bu sinyallerin içinde olağanüstü bir mesajın gizlendiğini çözmeksizin, sırf sinyal bildiğimiz gök cisimlerine uymuyor diye bunun zek bir medeniyetten gelen anlamlı mesajlar olduğunu varsayamayız.

Sonuç

Bilim insanları her ne kadar uzak ihtimaller olsalar da henüz bu ihtimallerden hiçbirini elemeye hazır değiller, çünkü ellerinde daha iyi bir tahmin yok. Bu nesnenin ne olduğunu anlamak için muhtemelen daha fazla araştırma gerekecek. Ancak böyle nesneleri incelemek için ihtiyaç duyulan gözlemleri yapmak pek kolay bir iş değil.

GPM J1839–10’un gizemini çözmek biraz vaktimizi alabilir. O zamana kadarsa bu ilginç nesne bilim insanlarını büyük soruları cevaplama ümidiyle meraklandıran nabız atışlarına devam edecek.

[ad_2]

Kaynak