Doğa Tanrısı Yaşıl Han; Türk ve Altay mitolojisinde Doğa Tanrısı. Yeşil Han veya Çeçil (Çecil, Cecil) Han olarak da söylenir.
Doğayı korur, bitkilere can verir. Yedi Altay boyundan birisinin koruyucusudur. Doğanın yeşillenmesini ve doğumunu (baharı) yönetir. Tanrı Ülgen’in oğludur.
Türk kültürü doğayla bütünleşik ve onu kendi parçası gibi gören bir yaklaşıma sahiptir. Doğayı tüketmeyi ve onu cansız bir nesne görmeyi hiçbir zaman kabul etmemiştir. Bunun en somut örneği Yaşıl Han’dır. Bahar aylarında derelere ve göllere dökülen sütler, çökelekler, peynirler, ekmekler hem bir Saçı (Kansız Kurban) hem de buralardaki canlılar için bir besin niteliğindedir. Doğaya yönelik bu saygıyı şu cümlelerde rahatlıkla görebiliriz.
Daha önce belirlediğimiz gibi hayvan türlerinin yitirilmesi kaygısı, yâni doğaya saygı, çevreyi koruma, ihtiyaçtan fazlasını tüketmeme veya şaman dininde hâkim-sahipleri incitmeme endişesi, oldukça iyi bilinen birçok töre ve geleneğin kaynağını oluşturur. En iyi şekilde Moğol çağında saptadığımız bu gelenekler, herhalde o çağdan çok önce ortaya çıkmışlardı; ama bunlar ancak Cengiz Han döneminde yasak altında yasalaştırılmışlardır.
Yayla İyesi
Yaylanın koruyucu ruhudur. Avul İyesi ile bağlantılı varlıktır. Yazla (Yaylav, Yeylev, Cayla, Caylav, Ceylev, Yazlak, Yazdak) İyesi olarak da söylenir.
Göçebe toplumlarda ve yerleşik hayata geçildikten sonra ise dönemsel yerleşiklik anlayışında yazın konaklanan köy veya obalara Yazla (Yayla) veya Yazdak (Yaylak) adı verilir. Sözcük anlamı, yazın geçirildiği, hayvanların yayıldığı yer demektir. Ortasında akarsu bulunan yüksek ve düzlük alandır. Yaylamak fiili de yazın yaylada oturmak, yazı yaylada geçirmek demektir. Yazı sözcüğü otlak anlamına gelir. Yayla İyesinin bu bölgeleri koruduğuna inanılır.