Zugarramurdi Efsanesi; Zugarramurdi, İspanya-Fransa sınırında yani Bask bölgesinde yer alan 300 kadar kişinin yaşadığı bir köy…
Geçmişindeki büyü olaylarından dolayı her daim kötü anılıyor Zugarramurdi’nin adı. Köyün hemen dışındaki birbirine bağlı üç mağara, 17. asır zamanlarında cadılara ve kara büyücülere ev sahipliği yapmış; İspanyol Engizisyonu’nun en büyük temizlik operasyonlarından birine konu olan olaylar, 700 kadar insanın katledilmesiyle son bulmuştur.
( Bu cadı avı ile ilgili iddialardan birisi de politik nedenli olması. Dönemin 2 güçlü klanı Agramontesler ve Beaumontesler”in karsılıklı üyelerini cadıcılık ve şeytana tapmakla suclamaları)
Zugarramurdi mağaraları, bir nehir tarafından kesiliyor. Bu nehire Rio del Infierno (Cehennem Nehri) adı verilmiş. Rio del Infierno’nun kestiği mağaraların ev sahipliği yaptığı büyücüler, Fransız komutan Pierre de Lancre tarafından katledilmiş.
Bu tarih kayıtlara, Avrupa çapında cadı avının başladığı tarih olarak geçmiş. Zugarramurdi’de başlayan olaylar, sonraki zamanlarda çoğu masum kadının canını almak için bahaneler üretilmesine kaynak oluşturmuştur.
Zugarramurdi olaylarındaki yerel efsane yönü ise, bu katliamlar sırasında yaşanan bir aşkın öyküsünden gelmekte. Bidabe, bir kadına aşık olur. Aşık olduğu kişi, Kattalin ise bir cadı olmakla suçlanmaktadır. Bidabe ve Kattalin ne olursa olsun evlenmek isterler ve herkes bu durumun farkındadır. Bidabe bir gün Kattalin ve ailesini ziyarete gider. Yanında hediye olarak Kattalin için yaptığı bir tığ getirmiştir.
Aileyle kalmaya başlar. Bir gece Kattalin’in şömineye yaklaştığını görür. Gözünü yarım açarak onun ne yaptığını takip eder. Kattalin, şömineden bir taş alır ve üzerine yanında getirdiği kaseden yağa benzer bir madde döker. Kattalin taşın üzerinden bu maddeyi vücuduna sürdüğü anda bacadan toz olarak kaybolur. Bidabe hızlıca yerinden doğrularak nereye gidiyor oluşunu önemsemeden aynısını yapar. Kendini hayal bile edemeyeceği kadar güzel bir ovanın ortasında bulur.
Bidabe’nin bazı arkadaşları da bu ovadadır. Etrafı süzer ve Kattalin’i kırmızı ipek bir giysi içerisinde görür. Etraf tüyler ürpertici bir hal almıştır. Korkmuş şekilde bir köşeye sığınır. Diğer cadılar da bir bir ortaya çıkmaya başlamıştır. Bidabe, cadıların gizli buluşma yerini bulduğunu düşünerek korku içinde etrafı gözlemeye devam eder.
Dev gibi cüssesi, siyah cübbesiyle diğerlerinin saygı gösterdiği bir adam görünür. Tüm cadılar ve orada bulunan kişiler adamın elini öpmeye başlar.
Bir anda farkedilen Bidabe için iki seçenek vardır, ölüm ya da heybetli adama itaat etmek. Bidabe kaderine razı olur ve el öpmek için sıraya katılır. Sıra Bidabe’ye geldiğinde cebinden tığı çıkarır ve büyücülerin kralı olduğu anlaşılan adamın boğazına saplar. Kralın ölüm çığlığı tüm ovada yankılanır. Bidabe, yağı sürdüğü şöminenin başında baygın bulunur.
Ev halkı onun dışarıdan sarhoş gelip sızdığını düşünür. O günden sonra Kattalin’den haber alınamaz fakat Bidabe her gününü korku içinde yaşayarak hayatını tüketir.
La caza de brujas ( cadı avı) adlı film bölgede yapılan 1610larda ki engizisyon yargılamaları anlatır
Şimdilerde Zugarramurdi, bu tarihi olayları ve hikayeleri turizm vesilesiyle kullanmakta ve ilginç şekilde çokça ziyaretçi çekmektedir