[ad_1]
Dünya atmosferi aniden sona ermez, yüksek irtifalara çıkıldıkça giderek incelir. Bu durum uzayın nerede başladığına dair kesin konuşmamızın da önüne geçmektedir. NASA’ya göre uzay 50 mil (80 kilometre) irtifadan itibaren başlarken Uluslararası Havacılık Federasyonu’na göre uzayın sınırı Karman hattı olarak kabul edilen 62 mil (100 km) irtifada başlar.
Uzay araçlarının uzay sınırına ulaştığı, ancak yerçekimi etkisinden kurtulacak veya yörüngeye yerleşmeye yetecek kadar sürate erişemeyip yeryüzüne döndüğü uçuşları tanımlamak için yörünge altı uzay uçuşu terimi kullanılıyor.
Uzay Turizminin Başlangıcı
1964 yılında, Avusturyalı bir gazeteci olan Gerhard Pistor Viyanalı bir turizm acentesine ilginç bir seyahat talebi iletti. Talebi ilginç kılan, seyahatin Ay’a yapılmak istenmesiydi. Turizm acentesi bu talebi uzay yarışının ortasındaki iki ülkenin hava yolu şirketlerine, ABD’li Pan Am ve Rus Aeroflot’a yöneltti. ABD’li Pan Am ayağına gelen bu fırsatı kaçırmamıştı. Uçuşun 2000 yılında gerçekleşeceğini belirten bir mesajla Pistor’un talebini kabul ederek rezervasyon oluşturdu. Bununla da sınırlı kalmayan Pan Am, “First Moon Flights Club” (Tr: “İlk Ay Uçuşu Kulübü“) programını başlattı. Pistor’un açtığı yoldan ilerleyen insanların sayısı giderek çoğaldı. Amerikan Ulusal Hava ve Uzay Müzesi’ne göre, 1971’de Pan Am’ın başlattığı programa üye olmak için başvuranların sayısı 93 bini geçmişti. Ancak ne yazık ki bu talepler hiçbir zaman karşılanamadı.
Sonraki yıllarda NASA tarafından çeşitli uzay programları başlatıldı ve kurum dışı kişilerin de görevlere katılması sağlandı. 1986 yılında gerçekleşen Challenger kazası da bu programlardan biri esansında yaşandı. Uzay öğretmeni programı kapsamında ABD’li bir öğretmenin de dahil olduğu uçuşta, kalkıştan 73 saniye sonra bir patlama meydana geldi ve uzay mekiği içerisindeki herkes hayatını kaybetti. Challenger kazasından sonra NASA bu programlara ara verdi. Uzay programları yeniden başlatılmak istense de 2003 yılındaki Columbia kazasından sonra bu proje tamamen rafa kaldırıldı.
Rus Uzay Programı dahilinde de 1990 yılında Japon gazeteci Toyohiro Akiyama ve 1991 yılında İngiliz kimyager Helen Sharman MIR uzay istasyonuna yolculuklar gerçekleştirdi. Ancak ticari uzay turizmi uçuşları gerçek anlamıyla 2001 yılında başladı. Space Adventures, Uluslararası Uzay İstasyonu’na (ISS) Amerikalı iş insanı Dennis Tito’yu göndererek yeni bir devri başlatmış oldu.
Peki son yıllarda giderek hızlanan ve çeşitlenen uzay turizminde hangi şirketler müşterilerine neler vadediyor? Aktif olarak faaliyet gösteren şirketlere ve neler planladıklarına kısaca bir göz atalım.
Uzay Turizmi Şirketleri
Virgin Galactic
Virgin Galactic, özellikle son on yılda hem başarılı hem de başarısız denemeleriyle ve birçok alanda ilklere ulaşmaya çalışmasıyla adından fazlaca söz ettirdi. 2004 yılında Jalen Branson adında bir havacılık tutkunu tarafından kurulan şirket yörünge altı turistik uçuşlara başlayabilmek için yoğun çaba sarf ediyor.
Ulaşılmak istenen irtifa hedefi olarak NASA’nın uzay sınırı olarak belirttiği 50 mil (80 km) üzerini belirleyen Virgin Galactic, bu seyahat için kendine has bir plana sahip. Şirketin yolcuları uzay sınırına taşıyacağı aracı, bir başka hava aracına bağlı bulunuyor. Uçuş planına göre yolcuları taşıyan araç, 50 bin fit irtifa seviyelerine kadar bağlı olduğu araçla birlikte tırmanacak ve bu seviyelerde bağlı olduğu hava aracından ayrıldıktan kısa bir süre sonra kendi roket motorunu ateşleyerek yoluna devam edecek.
Ateşlemeden bir dakika kadar sonrasında da serbest düşüşün başlayacağı faza geçilmesi planlanıyor. Bu fazda yolcular serbest düşüşün etkisiyle yerçekimi etkisinden kurtulmuş bir halde süzülürken kabindeki pencerelerden Dünya’yı izliyor olacak. Yeryüzüne dönüş, uzay aracının yapacağı kanat katlama ve ters dönme manevrası sayesinde uzay kapsülü gibi atmosferde süzülerek yapılacak ve kanatların işe yarayacağı irtifalarda tekrar açılmasıyla kalkış yapılan piste iniş sağlanacak.
Virgin Galactic, bu işe ilk başlayan şirketlerden biri. 2014 yılında bir test uçuşu sırasında yaşanan bir kaza, doğal olarak gündemi uzun bir süre meşgul etmişti. İki pilotlu test uçuşu sırasında ana araçtan ayrıldıktan kısa süre sonra infilak eden ve pilotlardan birinin hayatını kaybettiği kaza sonrasında, turistik uzay seyahatlerinin geleceği sorgulanıyordu.
O tarihten bu yana faaliyetlerine devam eden şirket birçok başarılı test uçuşu gerçekleştirdi ve 2019 yılında ilk yolcusunu taşımayı başardı. Tam kapasite ilk uçuş ise 2021 Temmuz ayında gerçekleşti. Bu uçuştaki 6 kişilik (4 yolcu 2 pilot) ekipte şirketin kurucusu Branson da bulunuyordu.
Şirket, Şubat 2022 tarihinden itibaren yolculuk başvurularını herkese açtı ve ücreti ise 450.000 Dolar olarak duyurdu. Seyahatin bir parçası olabilmek için önce bekleme listesine katılmanız ve ücretin üçte birlik kısmını depozito olarak yatırmanız gerekiyor. Ancak uçuş operasyonlarının yeniden başlatılması halihazırda birkaç kez ertelenmiş durumda ve en erken 2023 yılında uçuşa dönmeyi planladıkları belirtiliyor. Daha önceki bir açıklamalarında ise 2023 yılından itibaren düzenli uçuşlara geçileceği ve yılda 3 uçuş planlandığı belirtilmişti.
Blue Origin
Amazon’un kurucusu Jeff Bezos tarafından 2000 yılında kurulan Blue Origin, 2005 yılından bu yana çeşitli test araçlarıyla denemelere başlamıştı. Bu projede Virgin Galactic’ten farklı olarak dikey kalkış ve iniş yapabilen ve yeniden kullanılabilen bir roket yardımıyla taşınacak bir kapsül içerisinde toplamda 6 yolcu bulunması planlanıyor. Şirket 20 Temmuz 2021 tarihinde başarılı bir uçuş ile aralarında Jeff Bezos ve kardeşi Mark Bezos’un da bulunduğu 4 kişilik bir ekiple ilk yolcularını uzaya gönderdi. Bu uçuş sonrasında 5 kere daha insanlı uçuş gerçekleştirildi.
2022 Eylül ayında yük taşıma amaçlı insansız yapılan bir sefer sırasında ise kalkıştan hemen sonra oluşan arıza nedeniyle kapsülü taşıyan roket yere çakılarak parçalanmıştı. Ancak kapsül, kaçış sisteminin devreye girmesiyle roketten ayrılarak başarılı şekilde yere indirilebildi.
2023 yılında yolcuların uzaya gönderilmesi planlandığı belirtilse de biletler henüz satışa açılmış değil. Blue Origin’in bu uçuşlar dışında uzay seyahatleri için farklı projeleri de mevcut. Bu projeler arasında Sierra Space, Boeing gibi diğer şirketlerle ortak kullanıma sahip olacağı belirtilen ve 2020’lerin ikinci yarısında faaliyete geçmesi hedeflenen Orbital Reef uzay istasyonu ve Ay’da sürekli olarak insan varlığı sağlayacağını belirttikleri Blue Moon projeleri yer alıyor.
SpaceX
Elon Musk’ın kurmuş olduğu Space Exploration Technologies Corporation, kısa adıyla SpaceX, uzay yolculukları konusunda oldukça mesafe katetti. Hatta 30 Mayıs 2020 tarihinde gerçekleştirdikleri görevle, Uluslararası Uzay İstasyonuna insanlı bir görev gerçekleştiren ilk özel şirket unvanına erişti. Yeniden kullanılabilir roket motorları ve Dragon kapsülleriyle 7 kişilik yolcu kapasitesi bulunan şirket, şu ana kadar kargo veya insan yükleriyle ISS’ye toplam 33 ziyarette bulundu.
ISS uçuşlarının yanı sıra yörünge uçuşlarını da kapsamına alan SpaceX, 2-4 kişi kapasiteli olan bu uçuşların 3-6 gün arası süreceğini ve yaklaşık 300 ila 500 km arasında değişen irtifalara çıkılacağını belirtiyor. Katılmak için ödenmesi gereken ücret ise belirsiz.
Üstelik yörünge uçuşları yalnızca planlama seviyesinde kalmadı. 2021 yılında, Jared Isaacman isimli bir iş insanının sponsorluğunda toplamda 4 yolcuyla beraber tamamı sivillerden oluşan bir yörünge uçuşu gerçekleştirildi bile. Net olarak açıklanmasa da uçuşun Isaacman’e epey pahalıya mal olduğu tahmin ediliyor.
SpaceX’in uzay seyahati planlamaları arasında yörünge ve ISS uçuşlarının yanı sıra Ay ve Mars uçuşları da yer alıyor. Ay’a yolculukta ve gezegenler arası seyahatte kullanılması planlanan SpaceX’in uzay aracı Starship’in testleri ise devam ediyor.
Axiom Space
SpacaX’ten bahsetmişken, 2021 yılından bu yana SpaceX’in önemli müşterilerinden biri olan Axiom Space’i de atlamamak gerek.
₺1,130.00
Geçtiğimiz yıl Uluslararası Uzay İstasyonuna ilk özel astronotların gönderildiği Ax-1 görevinde SpaceX araçları kullanıldı. Bu görev aynı zamanda astronotların eğitimi dahil tüm süreçlerin özel şirketler tarafından organize edildiği ilk görev olarak tarihe geçti. Yolculuğun maliyeti, uzay istasyonunda 15 günlük konaklama dahil kişi başı 55 milyon dolardı.
Axiom Space mevcut durumda hem özel hem de profesyonel astronotlar için hizmet veriyor. Astronotlar için eğitimler düzenleyen ve ISS uçuşu gerçekleştiren şirket SpaceX ve NASA ile beraber çalışıyor. Axiom Space ayrıca, kendi uzay istasyonunu da faaliyete geçirmeyi planlıyor. Uzay istasyonunun faaliyete geçmesi için hedef olarak 2024 sonları belirlenmiş. Axiom Space’in faaliyetleri göz önüne alınırsa önümüzdeki günlerde adından daha çok söz etmemiz muhtemel.
Space Perspective
Space Perspective’i bahsi geçen diğer şirketlerden ayıran önemli bir özelliği var: Balon uçuşları. Çevre dostu ve daha ulaşılabilir uçuşlar yapmayı hedeflediğini belirten şirket 2024 yılında müşterilerini bu uçuşlar için tasarladıkları balonlarla stratosfere göndermeyi planlıyor. Florida’da bulunan NASA’nın Kennedy Uzay Merkezine ait eski bir tesisten başlayarak Dünya’nın çeşitli yerlerinden kalkış planlarının yapılacağı belirtilmişti. Ancak bu planlarda biraz değişikliğe gidilmiş gibi görünüyor. Zira balon kalkışlarını okyanustan yapabilmek için bir gemi de Space Perspective envanterine dahil edildi.
Planlamalara göre toplam 6 saat sürecek olan uçuşlarda, turistler balona bağlı bir kapsül içerisinde bu deneyimi yaşayacaklar. Günün ilk ışıklarıyla havalanacak olan balon, yaklaşık 2 saat irtifa aldıktan sonra maksimum 100 bin fit (30 km) irtifaya ulaşacak. Bu seviyelerde 2 saat süzülerek tekrar alçalışa geçecek. Su üzerine iniş yaptıktan sonra da bir kurtarma botu tarafından denizden veya okyanustan çıkarılacak. Yolcuları barındıracak olan kapsüllerin yeniden kullanılması planlanıyor ancak her uçuş için ayrı bir balon kullanılması gerekeceği belirtiliyor. Helyum bulmanın oldukça zorlaştığını söyleyen Space Perspective yetkilileri, yakıt olarak hidrojende karar kıldıklarını söylüyor. Yolcuğun ücreti ise koltuk başına 125 bin dolar.
Bir başka uzay turizmi şirketi olan WorldView de Space Perspective ile epey benzer planlara sahip. Uzay gezisini yine balon uçuşları aracılığıyla gerçekleştirmeyi planlayan WorldView, çok merkezli kalkışlarına 2024 yılında başlamayı hedefliyor.
Space Adventures
Space Adventures, uzay turizmi denilince akıllara gelen ilk şirket olabilir. 2001 yılında ISS’ye başarılı bir yolculukla uzay turizmini başlatan şirket 2009 yılına kadar toplamda 8 yolcuyu Soyuz uzay aracıyla ISS’ye taşımış oldu. Uzunca bir süre turistik uzay uçuşlarına ara verdikten sonra, Aralık 2021’de Japon milyarder Yusaku Maezawa için ISS’ye uçuş düzenleyerek tekrar işbaşı yaptı.
ISS uçuşları için spesifik bir ücret belirtmeyen şirketin internet sitesinde uzay uçuşu fiyatlarının birçok faktöre bağlı olduğu ve detaylı bilgi için iletişime geçilmesi gerektiği ibaresi yer alıyor. Space Adventures ayrıca, yerküreden çok uzaklaşmadan mikrogravite hissinin deneyimlenmesini sağlayan parabolik “Zero G” uçuşları da düzenliyor. Modifiye edilmiş Boeing 727 ile gerçekleştirilen parabolik uçuşlara katılım ücreti ise kişi başı yaklaşık 9.000 dolar.
Uzay Turizminde İnsan Faktörü
Turistik uzay seyahati süreçleri yalnızca gidilecek rotaları belirleme, bunlara uygun uzay aracı tasarlama ve bu araçların testlerinden ibaret değil. Seyahatlerin öznesi olan katılımcılar için alınacak önlemler, verilecek eğitimler veya seçim kriterleri belirleme gibi üzerinde uğraşılması gereken birçok konu var. Katılımcıların uçuşlar esnasında yaşayabileceği sağlık sorunlarını ve sağlık açısından uçuşa elverişlilik kriterlerini belirlemek de uğraş gerektiren konular arasında yer alıyor.
Uzay uçuşlarında uçuş güvenliğinin tıbbi bir olumsuzluk nedeniyle etkilenmemesi için astronotlar çeşitli değerlendirmelere tabi tutuluyor ve önceden belirlenmiş sağlık kriterlerini karşılamaları bekleniyor.
Ancak turistik uzay uçuşlarında katılımcılar için izlenecek yol bundan biraz farklı. Zira bu katılımcılar uçuşun operasyonel kısmında uymaları gereken belirli kurallar dışında aktif rol almayacaklar. Amerikan Federal Havacılık İdaresi (FAA), katılımcıların kendi risklerini değerlendirmede ve riskleri kabul etmekte serbest olduklarını belirtiyor. Benzer şekilde şirketler de otoritelerin yayımladıkları rehber dokümanlar ışığında kendi uçuş sistemlerine göre kendi sağlık kriterlerini belirlemekte özgür bırakılmış durumda. Şirketlerin ticari sürdürülebilirlik kaygıları da göz önüne alındığında, yolcu seçimindeki sağlık kriterleri belirlenirken yolcu sayısını maksimize etmeye yönelik planlanmalar yapmaları kaçınılmaz gibi duruyor.
Yakın zamanda FAA tarafından yayımlanan tavsiyeler hem yörünge altı hem de yörünge uçuşları için şirketlere bir yol haritası sunuyor. Uçuş sırasında yaralanma veya ölüme yol açabilecek şekilde kişisel koruyucu ekipmanları giymeye engel teşkil eden durumlar, uçuş güvenliğini tehdit edecek veya acil tahliye gerektiren olaylarda prosedürlerin uygulanmasının önüne geçebilecek durumlar, uçuş ekibinin talimatlarına uymayı engelleyebilecek durumlar, katılımcıların ve uçuş ekiplerinin sağlıklarını etkileyebilecek bulaşıcı hastalıklar gibi etkenler, FAA tavsiyelerine göre uçuşa elverişlilik için sorun teşkil eden durumlar arasında yer alıyor.
Katılımcıları Neler Bekliyor?
Mikrogravite ortamı (yerçekimi etkisinin olmadığı şartlar) insanlığın henüz yaşamaya alıştığı bir ortam değil. Yerçekimi etkisi ortadan kalktığında vücudumuzdaki sıvılarda yer değişimi gözleniyor ve baskın olarak kullandığımız kas grupları değişiyor. Daha spesifik olarak alt vücut kaslarımız önemini kaybederken üst vücudumuza daha çok görev düşüyor. Bu değişimlere adaptasyon sürecinde kişilerin toleransına ve maruziyet sürelerine bağlı olarak müdahale gerektirmeyen basit problemlerden ölümcül sorunlara kadar oldukça geniş bir spektrumda tıbbi sorunlar ortaya çıkabiliyor. Ayrıca uçuşların profiline göre değişik düzlemlerde maruz kalınacak olan akselerasyon kuvvetleri ve radyasyon ile uçuş ortamında gelişebilecek psikolojik problemler de uzay uçuşlarındaki tıbbi risk etkenleri arasında bulunuyor.
Mevcut durumda bazı şirketler katılımcılara, uzay seyahatlerinde maruz kalacakları akselerasyon kuvvetleri ve mikrogravite şartları için çeşitli laboratuvarlarda (havuz eğitimleri, Zero G uçuşlar, insan santrifüj eğitimleri gibi) eğitimler veriyor.
Yörünge altı uçuşlarda mikrograviteye maruziyetin düşük olması, uçuşların kısa süreli olması ve maruz kalınacak akselerasyon kuvvetlerinin rahatlıkla tolere edilebilir seviyelerde olması bu tür uçuşlardaki riski oldukça azaltıyor. Bu uçuşlarda tıbbi risk faktörleri olarak uçuşun güvenliğini tehlike altına atabilecek, kişileri iş yapamaz hale getirecek veya ölüme sebebiyet verecek ani başlangıçlı olaylar ön plana çıkıyor. Aşırı korku, kaygı veya emniyetsiz davranışlar gibi psikolojik veya davranışsal durumlar ile ani oluşabilecek kas-iskelet sistemi, solunum sistemi veya göz yaralanmaları, deride oluşabilecek döküntüler, epileptik nöbetler veya kalp durması gibi durumlar bu risklere örnek gösterilebilir.
Katılımcıların uçuşa elverişli olup olmadığına bu veya benzeri tıbbi/davranışsal risklerin ortaya çıkma ihtimali incelenerek karar verilmesi gerekiyor. Bahsedilen riskler genç ve sağlıklı erişkinler için oldukça düşük ihtimaller olarak görülse de uzay uçuşlarına katılmak isteyenlerin yalnızca bu kategoriden olmayacağını unutmamak gerek. Yine de yukarıda belirttiğimiz gibi yörünge altı uçuşlar için riskler oldukça düşük.
Yapılan çalışmalar astronot seçimlerinde elverişsizlik sebebi olarak kabul edilecek birçok tıbbi durumun yörünge altı ticari uzay uçuşu katılımcıları için geçerli olmayacağını gösteriyor. Kalp pili, insülin pompası kullanımının veya kas-iskelet hastalıklarına yönelik geçirilmiş cerrahi müdahalelerin tamamı astronot olmak için engel teşkil edebilecek durumlarken bu tarz uçuşlarda tıbbi müdahale gerektirecek olay yaşanma riskini artırmadıkları gösterildi. Hipertansiyon, solunumsal hastalıklar, kalp hastalıkları, bel ve boyun rahatsızlıkları gibi birçok farklı sağlık sorunu olan 19-89 yaş arası bir çalışma grubunda yapılan ve kişilerin ticari uzay uçuşlarındakilere benzer akselerasyon kuvvetlerine maruz bırakılarak tolerans seviyelerinin ölçüldüğü araştırma, büyük bir çoğunluğun bu şartları herhangi bir fizyolojik sorun yaşamadan tolere edebileceğini gösteriyor.
Yörünge altı uçuşlara kıyasla yörünge uçuşları, katılımcılar için dikkat edilmesi gereken ilave şartlar yaratıyor. Mikrogravite maruziyet sürelerinin daha uzun olması, radyasyon maruziyeti açısından daha riskli olması, yeryüzüne dönüşlerde daha yüksek G kuvvetine sebebiyet verebilecek uçuş profilleri, tıbbi müdahaleler için erişim sürelerinin uzaması, sirkadyen ritim (gece-gündüz hissini düzenleyen biyolojik saatim) bozukluklarına bağlı problemlerin ortaya çıkması, küçük bir kabinde kapalı kalma hissi ve buna bağlı oluşabilecek sorunlar, yörünge uçuşlarını yörünge altı uçuşlardan ayırıyor.
Bu uçuşlar her ne kadar yeryüzü basıncına yakın ve %21 oksijen oranını koruyan kabinlerde gerçekleştirilse de kabin havasının kirlenmesi, kabin veya oksijen basıncının düşmesi riskine karşın katılımcılar yüksek ihtimalle basınçlı kıyafetler giymek zorunda kalacak. İlaç veya tıbbi cihaz kullanan katılımcılar için yörünge altı uçuşlarına dair kurduğumuz kesin cümleleri yörünge uçuşları için kurmak şu an mümkün değil. Daha uzun süre mikrogravite ortamında kalma ve daha yüksek akselerasyon kuvvetlerine maruziyetlerde ilaçların etkinliği ve tıbbi cihazların dayanıklılığı değişebilir. Daha net cümleler kurabilmek için yapılacak araştırılmalarından elde edilen verileri beklememiz gerekiyor.
Sonuç
Turistik uzay seyahatleri için girişimlerde bulunan şirketler bahsettiklerimizle sınırlı değil. Uzayı herkes için erişilebilir kılma hedefinde Bigelow Aerospace, Zero 2 Infinity, Orion Span gibi birçok şirket, ne yazık ki hedeflerine ulaşamadan operasyonel veya ekonomik gerekçelerle faaliyetlerine son verdi. Gelecekte de birçok irili ufaklı oluşumun ana odak noktasına uzay turizmini alacağını söylemek mümkün.
Tıbbi açıdan bir sorun olmasa bile maalesef mevcut maliyetlerle Dünya nüfusunun çok küçük bir kısmı bu deneyimin bir parçası olabilecek gibi görünüyor. Uçuş güvenliği için alınacak tedbirlerin ne kadar etkili olacağını veya maliyetlerin azalmasıyla uzay seyahatlerinin daha fazla insan için erişilebilir olup olmayacağını ise zaman gösterecek.
[ad_2]