[ad_1]
Psikolojide yapısalcılık, insan bilincini altında yatan temel bileşenleri inceleyerek anlamaya çalışan bir düşünce tarzıdır. Yapısalcılıkta insan davranışlarını temel ve ilkel bileşenlerini tanımlayarak ve birlikte nasıl işlediklerini inceleyerek anlamak mümkündür. Bu düşünce biçimi ilk olarak Wilhelm Wundt ve öğrencisi Edward Titchener tarafından ortaya koyulmuştur. Yapısalcılığın amacı, bilinç gibi karmaşık bir olguyu daha küçük bileşenlere ayırarak incelemektir. Yapısalcılık, bir kişinin zihinsel deneyimlerinin önceki tecrübelerle ilişkilendirilmiş duyumlar, zihinsel imgeler ve hislerin sonucu olduğunu ifade eder.
Wundt, 1862’de Almanya’da bilimsel psikoloji alanındaki ilk üniversite derslerini vermiştir. İnsan bilincini incelemek için doğa bilimlerinde kullanılan deneysel yöntemlerin kullanılması konusunu vurgulamış ve bu sayede psikolojinin felsefedeki köklerinden uzaklaşmasına yardımcı olmuştur. Daha sonra ise 1879’da Leipzig Üniversitesi’nde ilk deneysel psikoloji laboratuvarını kurmuştur.
Psikolojide Yapısalcılığın Tanımı
Yapısalcılık, psikolojideki temel teorik yaklaşımlardandır. Bu perspektif, zihnin bileşenlerine ve bunların birbirleriyle olan ilişkilerine odaklanmayı amaçlar.
Bu yaklaşım, zihinsel süreçleri mümkün olan en küçük bileşenlerine ayırır ve onları analiz eder. Böylece, bu bileşenlerin nasıl bir araya gelerek karmaşık psikolojik olgular oluşturduklarını anlamaya çalışır. Yapısalcı teorisyenlere göre, psikolojik süreçlerimizi anlamanın anahtar noktası bu parçalar arasındaki ilişkilerdir.
Yapısalcılık, işlevselcilik gibi temel bir teoridir. İşlevsel psikolojinin odaklandığı nokta daha çok zihnin hayatta kalmak için çevresine nasıl uyum sağladığıdır. Yapısalcılık ve işlevselciliğin temel farkları aşağıda görülebilir:
Yapısalcılık Örnekleri
Yapısalcılık, sadece psikolojide değil, hayatın birçok alanında karşımıza çıkabilir. Günlük hayattan yapısalcılık örnekleri şöyle sıralanabilir:
- Hevesli bir yapısalcı, klasik müzik dinlerken hissettiklerini tek kelimelik sıfatlarla ifade ettiği bir ses kaydı alabilir. Bu gözlem, dilin ve sembollerin önemine vurgu yapar. Her bir kelime, müziğin belirli unsurlarını ve bu unsurlar arasındaki ilişkileri temsil eder. Yapısalcı bakış açısına göre duygusal deneyimlerin analizi, sembollerin ve bu semboller arasındaki yapısal bağlantıların incelenmesini içerir.
- Bir araştırmacı, tat duyumlarını incelemek için üç tür çikolatadan örnekler alır ve katılımcılardan her bir türü tüketirken hissettikleri duyumlar hakkında not almalarını ister. Çikolata tüketimi sırasında duyulan hisler, bireylerin duyumlarındaki yapısal unsurları temsil eder. Her bir çikolatanın tadı, diğerleriyle olan ilişkileri ve katılımcıların bu tatları algılama biçimini yansıtabilir.
- Bir pazarlama psikoloğu, katılımcılara farklı ürün reklamları gösterir ve her birini izlerken duygusal deneyimlerini tanımlamalarını ister. Reklamların izlenmesi sırasında duyulan duygular, yapısalcı bakış açısına göre bireylerin reklam unsurları arasındaki sembolik ilişkileri anlamalarını ve ifade etmelerini yansıtır.
- Bir kriminolog, dolandırıcıların insanların hayat birikimlerine göz koyarkenki düşüncelerini ve duygularını belgelemeye çalışır. Burada yapısalcı bakış açısı, dolandırıcıların düşünce süreçlerini belgeleyerek bu kişilerin toplumsal yapı içindeki rol ve ilişkilerini anlamak için bir yapısal analiz yapmaya çalışır.
- Bir gelişimsel psikolog, iki küçük çocuğun bir rol yapma oyunu sırasındaki sözlü etkileşimlerini titizlikle kaydetmeye çalışır. Oyun sırasındaki sözlü etkileşimler, yapısal bir bakış açısıyla incelenerek çocukların sosyal yapı içindeki rolleri ve bu roller arasındaki ilişkileri anlaşılabilir.
- Bir psikoterapist, altta yatan düşünce süreçlerini belirlemek için hastalarına birkaç Rorschach mürekkep lekesi gösterir. Rorschach testi, semboller ve imgeler aracılığıyla bireylerin düşünce süreçlerini anlamak için kullanılır. Her bir lekenin yorumu, bireyin zihinsel yapıları ve sembolik ilişkileri hakkında bilgi sağlar.
- Grup dinamikleri ve karar verme süreçlerini inceleyen bir araştırmacı, bütçe oluştururken insanların yaptığı farklı türdeki açıklamaları detaylı bir şekilde not alır. İnsanların bütçe oluştururken yaptıkları açıklamaların analizi, bireylerin maddi kararlarını etkileyen semboller ve yapılar arasındaki ilişkileri anlamaya yönelik bir çaba içerir.
- Dokunma duyumlarını tanımlamak için, bir araştırma katılımcısına peluş bir battaniye tutması ve hissettiklerini en basit sıfatlarla tarif etmesi talimatı verilir. Katılımcı, “yumuşak”, “tüylü” ve “sıcak” gibi kelimeler kullanarak hissettiklerini tarif eder. Katılımcının kullandığı basit sıfatlar, peluş battaniye ile ilişkilendirilen semboller ve bu sembollerin arasındaki yapısal bağlantıları yansıtır. Her bir kelime, dokunma duyumlarının yapısını temsil eder ve katılımcının bu duyumları nasıl algıladığını ifade eder.
- Bir nörodilbilimci, küçük çocuklarda beyin bölgeleri ile konuşma bozuklukları arasındaki ilişkiyi inceler. Beynin bileşenleri ve iletişim süreçleri arasındaki bağlantının haritalanmasıyla ilaç şirketleri tıbbi müdahaleler geliştirebilir. Nörodilbilim çalışması, beyin bölgeleri ve konuşma bozuklukları arasındaki yapısal bağlantıları anlamaya çalışır. Bu, bireylerin dil becerileri ve beyin yapıları arasındaki sembolik ilişkilerin anlaşılmasına katkıda bulunur.
Psikolojide Yapısalcılık Üzerine Vaka Çalışmaları
Genel Zekâ Kavramı
Genel zekâ kavramı ilk olarak Spearman tarafından ortaya atıldı. Spearman, zekanın birçok belirli zihinsel yetenek tarafından oluşturulan “genel bir zihinsel yetenek” olduğunu öne sürdü.
Bu, çocukların genellikle farklı konularda benzer şekilde başarılı oldukları gözlemine dayanmaktaydı. Spearman, çocukların farklı konulardaki performanslarının yüksek derecede ilişkili olması nedeniyle, “g” olarak adlandırdığı temel bir zekâ olması gerektiği sonucuna vardı. Spearman durumu şöyle açıklıyordu:
…gözlemlenen gerçekler, tüm zihinsel faaliyet dallarının ortak bir temel fonksiyona (veya fonksiyon grubuna) sahip olduğunu göstermektedir. Diğer spesifik faaliyet öğeleri ise her durumda tamamen farklı gibi görünmektedir.
Modern zekâ kavramları, g faktörü olarak adlandırılan, dardan daha genele bir beceri hiyerarşisi oluşturan birkaç farklı bilişsel yeteneği tanımlar.
Günümüzde zekâ üzerine yürütülen deneysel araştırmalar, deneysel bilişsel psikolojinin yanı sıra beyin anatomisi ve fizyolojisini de dikkate almaktadır.[5] Bunlar, modern çağda zekâ kavramına yapısalcı ve işlevsel bir yaklaşımı temsil eder.
Piaget’in Bilişsel Gelişim Aşamaları
İsviçreli psikolog Jean Piaget, düşünme süreçlerinin zaman içinde nasıl geliştiğini tanımlayan bir bilişsel gelişim teorisi geliştirmiştir. Bu teoriye göre beyin, giderek daha fazla bilişsel yeteneğin kullanılmasına izin veren bir olgunlaşma sürecinden geçer. Beyinde farklı yapılar gelişir ve bu da daha gelişmiş bilişsel süreçlere izin verir.
Örneğin, çocuklar şemalar adı verilen zihinsel çerçeveler oluşturarak dünyayı anlamlandırırlar.[6] Asimilasyon ve uyum sonucunda şemalar sürekli olarak değişmektedir.[7], [8] Piaget durumu şöyle açıklıyor:
Asimilasyon asla saf olamaz, çünkü zekâ yeni unsurları daha önceki şemalara dahil ederek bunları sürekli olarak düzenlemekte ve yeni unsurlara uyarlamaktadır. Buna karşın şeyler asla kendiliğinden bilinmez, çünkü bu uyum çalışması, asimilasyonun ters işlevi olarak mümkündür. Kısacası zihinsel uyum, diğer tüm türler gibi, var olan dengeye bir asimilasyon mekanizması ve tamamlayıcı bir uyum eklemeyi içerir.
Piaget’in bilişsel gelişim teorisi hem yapısalcılığın hem de işlevselciliğin bir örneğidir. Teori, düşünce sürecinin yapısını ve farklı işlevlere nasıl hizmet ettiğini tanımlar.
Keşifsel Faktör Analizi (EFA)
Keşifsel faktör analizi, öğelerin birbiriyle ilişkili bir ölçekte tanımlanmasına izin veren istatistiksel bir prosedürdür. Zekâ ve kişilik özellikleri üzerine yapılan araştırmalarda kullanılmıştır.
Örneğin zekânın farklı bileşenlerini, yani yapılarını belirlemeye çalışan bir araştırmacı, geniş çaplı bir testi bir grup katılımcıya uygular. Testteki maddeler; matematik, fen bilimleri, analitik düşünme ve sözel beceriler gibi farklı konuları kapsayacaktır.
Araştırmacı, verileri SPSS gibi bir istatistiksel programa girerek ve ardından keşifsel bir faktör analizi yaparak, IQ testi ile ölçülen farklı bileşenleri tanımlayabilir. Matematiği ölçen tüm öğeler birbiriyle yüksek oranda ilişkilendirilecek, ancak sözlü becerileri ölçen öğelerle daha az ilişkili olacaktır.
Benzer bir yaklaşım, duygusal zekâ gibi bir kişilik özelliğinin veya psikolojik yapının bileşenlerini incelerken de kullanılır.
Bir Araştırma Metodolojisi Olarak İç Gözlem
Psikolojinin babası ve yapısalcılığın yaratıcısı Wilhelm Wundt, iç gözlemi temel bir araştırma metodolojisi olarak kullanmıştır. İnsan davranışlarına psikolojik bir bakış açısı kazanmak; içsel duyumları, hisleri ve düşünce süreçlerini inceleyerek mümkün olmuştur.
Wundt, öğrencilerini düşünce ve duyumlarının en temel öğelerini nesnel bir şekilde analiz etmek için dikkatlice eğitirdi. Çalışma katılımcılarını çeşitli uyarıcılara maruz bırakırken, yüksek derecede eğitilmiş gözlemciler detaylı notlar alırdı.
Çalışmalarında ise çevre sıkı bir şekilde kontrol edildi ve katılımcılara sunulan sorular yapılandırılmış ve katıydı. Katılımcılar, öznel önyargılardan kaçınmak için yalnızca belirli bir yanıt yelpazesi sunmak üzere eğitildi.
Wundt’un iç gözlem yöntemi, bugün çoğu insanın düşüncesi olan; serbest akışlı bir bilinç ve kendi düşüncelerine odaklı süreçten oldukça farklıdır. Anlam genellikle bir yorumlama konusudur ve birçok olası önyargıya açıktır.
Liderlik Özelliği Teorisi
Liderlik özelliği teorisi, liderliğin farklı bileşenlerini veya özelliklerini tanımlamayı amaçlar. Büyük liderlerin, onları büyük liderler yapan belirli bir dizi kişilik özelliğiyle doğduğu varsayımıyla yola çıkar.
Araştırmacılar, liderleri eylem halinde gözlemleyerek ve ortak özelliklerden oluşan bir liste üreterek incelemiştir. Gözlenen spesifik özelliklerde farklılıklar olmasına rağmen, ortak paydalar bulunmuştur.
Araştırma uyarlanabilirlik, iddialılık, kararlılık, yüksek motivasyon derecesi, başkalarını motive etme yeteneği ve kendine güven dahil olmak üzere çeşitli niteliklerden oluşan bir kişilik profili belirlemiştir. Özellik teorisine göre, bunların hepsi öğrenilemeyen, ancak doğal olarak oluşması gereken niteliklerdir.
Thomas Carlyle, liderlik özellik teorisinin savunucularından biridir ve bunu “büyük adam teorisi” olarak adlandırmıştır. Liderliğin incelediği dönemde, prototip lider genellikle askeri veya politika alanında, yani erkek egemen mesleklerde bulunmaktaydı. Modern çağda ise Margaret Thatcher, Condoleezza Rice, Nancy Pelosi ve Sanna Marin gibi büyük kadın liderler de bu teoriye birer örnek oluşturdular.
Sonuç
Yapısalcılık, geniş psikolojik süreçleri anlamak için bu süreçlerin en küçük bileşenlerini tanımlamaya çalışır. Bu düşünce tarzı, dünyanın ilk psikoloji derslerini veren ve ilk deneysel psikoloji laboratuvarını kuran Wilhelm Wundt’ın çabalarıyla ortaya çıkmıştır. Yapısalcılık bugün öne çıkan bir düşünce biçimi olmasa da birçok psikolojik olgu yapısalcı bir bakış açısıyla anlaşılabilir.
Örneğin Piaget; şema, asimilasyon ve uyum kavramları aracılığıyla insan anlayışının temel yapı taşlarını tanımlamaya çalışmıştır. Genel zekayı inceleyen araştırmacılar ise genel zekâyı farklı ancak ilişkili olan farklı zekâ bileşenlerine ayırabilir. Aynı zamanda liderlik özelliği teorisi, liderleri anlamaya çalışırken büyük liderler olarak tanınan kişilerin en temel kişilik özelliklerini ve davranışlarını belirleyerek kişiyi bir lider yapanın ne olduğunu anlamaya çalışır.
[ad_2]