EfsanelerDinler TarihiGenelGizemHayata Dair

Hz. Muhammed’e Dair Bir Yahudi Efsanesi

Ma‘ase Mahmat

Yahudi geleneğinde bazı hahamların Hz. Muhammed’in çevresinde faaliyet gösterdikleri, onu
kendi planları doğrultusunda yönlendirdikleri ve Kur’an’ı ona kendilerinin yazdırdığı yaygın
bir anlayıştır.

Bu amaçla Yahudiler tarafından menkabevi anlatımlar ve aktarımlar içeren irili
ufaklı çok sayıda eser üretilmiştir. Bu makalede, bu genel anlayışın bir uzantısı niteliği taşıyan
kısa hacimli anonim bir eserin tenkitli neşri ve Türkçe tercümesi gerçekleştirilmiştir. Katalog
kayıtlarına göre 18. yüzyılda İtalya’da istinsah edilen bu eser, Boaz Cohen tarafından “Une
Légende Juive de Mahomet” adıyla daha önceden neşredilmiş, bu neşir üzerinden de Nuh
Arslantaş tarafından Türkçe’ye çevrilmişti.

Ancak bu ilk neşirde bazı cümle düşüklükleri ve
anlatım bozuklukları söz konusuydu.

Bunun teyidi amacıyla da eserin el yazmasının bir
kopyası tarafımızdan temin edilmiş ve ilk neşirle karşılaştırılmıştır. Cohen’in bazı ifadeleri
yanlış okuduğu ve kimi zaman da satır atladığı fark edilmiştir.

Bu yüzden İbranice metnin
yeniden neşredilmesinin doğru olacağına karar verilmiş, bu metin üzerinden de yeniden
Türkçe’ye çevrilmiştir

Yahudi inancına göre Hz. Muhammed, peygamber kabul
edilmemektedir. Yahudilikte peygamberlik, MÖ 5. yüzyılda yaşamış Malaki
ile son bulmuştur.

Bu genel düşüncenin yanı sıra bazı Yahudi bilginler, Hz.
Muhammed’in sadece Araplara peygamber olarak gönderildiğini iddia
etmişlerdir. Bu görüşü en belirgin bir biçimde ortaya koyan Yahudi bilgin,

  1. yüzyılda Yemen Yahudilerinin liderlerinden Natanel ben Feyyumî’dir.

Muhammed’in Hikayesi


Yehuda kralı Sidkiya, kendi döneminde Rabb’in gözünde kötü
olanı yaptı. Tanrı da onların üzerine, kendisine karşı gelmelerinden dolayı,
Kildanilerin kralını gönderdi; o da onları Babil’e sürdü. Hatalarına yenilerini
eklediler ve Tanrı, onlara Peygamber Yehezkiel’i gönderdi. Fakat onun
sözünü de dinlemeyip iyice inatlaştılar ve atalarından daha fazla kötülük
yaptılar. Peygamber onları uyardı ve onlara “Tanrı’nız olan Rabb’e dönün ki
artık hiçbir şeye hevesimiz kalmadı diyeceğimiz günler gelmesin!” dedi.
Tanrı’nın Peygamber Hoşea aracılığıyla bildirdiği “Onların ceza (yoklama)
günleri geldi, hesap günleri çattı. İsrail bilsin ki, suçunuzun çokluğundan,
düşmanlığınızın büyüklüğü yüzünden, ‘Peygamber aptal, ruhânî insan deli
sayıldı’
sözleri gerçekleşecek dedi.”

Yehezkiel onlara azap günlerini son
nesle kadar aktarılsın diye anlattı. Onlar bu sözü akıllarında tuttular fakat
İsrail’in Tanrısı’ndan daha da uzaklaşarak beş yüz on sene daha da beter
işler yaptılar ve sonunda Tanrı’ya yalvardılar, çünkü artık sürgün onların
üzerine iyice ağır gelmekteydi.
O günlerde İsrail bilginlerinden aktarlık yapan tüccar bir adam vardı.
Konuştuğunda Tanrı’nın adamı gibi konuşurdu, rüya anlatıldığında hemen
tabir eder, herkes de onu dinlerdi.

Günün birinde güneş doğduğu sırada
adamın biri kapısının eşiğinde dikilerek ona “Bir rüya gördüm, bu rüyayı
tabir edecek kimse yok, bu yüzden sana geldim” dedi. O da ona “Anlat
bakalım, çünkü tabir-tevil Tanrı’dan” dedi.

Adam, “Rüyamın orta kısmının
sonunda kendimi büyük bir ormanın içinde ayakta duruyor vaziyette
gördüm. Birden sağımı solumu yabanî otlar kapladı. Baktım ki sol elimin
ayasında bir badem ağacı büyüyor. Bu ağacın on iki gövdesi, on iki dalı ve
bol yaprakları vardı, fakat kökleri kısaydı. Bütün kuşlar ve kanatlı hayvanlar
ona bir sürü yuva yaptılar. Ağacın altında ise yeryüzünün bütün hayvanları
çökmüş vaziyette duruyorlardı. Heyecanlandım ve şaşkınlıkla ‘Bu kadar
büyük bir ağırlığı avucum nasıl kaldırdı?’ dedim. Yine rüyamda [bu ağacın]elimin ayasında sekiz gün on sekiz saat boyunca kaldığını gördüm. Sağ
elimle sol elim bu süre boyunca savaştı ve sonunda bu günler bitti ve gökten
Tanrı’nın ateşi düşerek eli ve içindeki her şeyi yedi. Böylece sağ elim sol
elime galip geldi. Şaşırdım ve uyandım. İşte rüya bu!
Çok korktum ve bu
rüyanın açıklamasını çok merak ettiğim için gelip sana anlattım.”
[Rüyayı tabir edecek] Adam, rüyayı dinler dinlemez korktu ve titredi.


İçinden “Eyvahlar olsun bize ki azap günleri ve ‘Hiçbir şeye hevesimiz
kalmadı artık!’ diyeceğimiz günler geldi” dedi. Prense “Bu çok büyük bir
şey, şimdi sen yedi gün bekle, Tanrı’nın sana bildireceğini sana
anlatacağım” dedi. Adam da oradan ayrılıp gitti.

[Rüya tabircisi] Yahudi
adam kendini eve attı ve kapıyı kapattı. Ardından da sinagoga gitti.
Tarşiş’te bulunan kohenleri, Levilileri ve yaklaşık on bin kadar insanı
sinagoga topladı.

Rüya tabircisi adam ağladı ve çula sarınıp kül döktü.
Beldenin insanları ona “Bugün sana ne oldu böyle?” diye sordular. O da
onlara “Oruç için bir gün belirleyin, özel bir toplantı yapın ve Tanrı’ya
yakarın, çünkü Yehezkiel’in Hoşea’nın adıyla önceden bildirerek ‘Onların
ceza (yoklama) günleri geldi, hesap günleri çattı. İsrail bilsin ki peygamber
aptal, ruhânî insan deli sayıldı. Ne yapacaksınız dinî bayramlarda, Rabbin
bayram gününde?’
dediği günler geldi çattı” dedi.

[Rüya tabircisi] Adam,
adamın anlattığı rüyayı nakletti ve [88b] onlara [şöyle dedi:] “[Rüyanın]tabiri şöyle: bu rüyayı gören adam, ateşin elinin ayasında kaldığı gün sayısı
gibi yaklaşık dokuz yüz yıl hüküm sürecek. On iki gövde İsmail’in
(Müslümanların) on iki kralıdır. On iki dal ise Ketura oğullarıdır. 36
Hayvanlar ise ‘Sen, Tanrı’nın peygamberisin, senin sözünü dinlemeyenler
öldürülecek’ diyerek ona iman edecek diğer milletlerdir. Şimdi gelin ona bir
kurnazlık yapalım (bir oyun oynayalım) ve dilini karıştıralım, yemeğine
zehir katalım,
esenlik içinde gitmesin (ölmesin) ki İsrail evi için
tökezleme taşı olmasın. Aranızdan bin kişiden birini seçerek bilgili, akıllı ve
güçlü en iyi on adamı belirleyin. Bu adamlar kralın [rüya gören adamın]kapısından ayrılmayıp ona uzaktan tavsiyelerde bulunarak gün be gün

Bu ifade “meğer rüya imiş” şeklinde de anlaşılabilir.
Rüyayı gören adama.
Yaratılış, 25:1. Yahudi geleneğinde yaygın olan görüşe göre Ketura, Hz. İbrahim’in cariyesi Hacer’in
diğer ismidir. Bu genel kabulün dışında, Ketura’nın Hacer’in diğer ismi olmadığını, Sara ve Hacer’in
dışında Hz. İbrahim’in üçüncü eşi olduğunu iddia eden kaynaklar da mevcuttur.

İsrail halkı.
onunla konuşsunlar.

Onunla her görüşen ona Enoş’un şeceresini, Tufan’ı,
dillerin karıştırılmasını, Keldaniler’in Ur kentinde İbrahim’in başına ne
geldiğini, gök tanrıçasına tapanlara ne olduğunu, Tanrı’nın Sodom ve
Gomorra’ya ne yaptığını, İshak’ın kurban edilişini, Yakup ve Esav’ın
hikayesini, Yusuf’un satılışını ve sonra Mısır’da yüce bir makama gelişini,
ilahi bir sevkle Yakup ve oğullarının Mısır’a nasıl gittiğini, Mısırlıların
onları köleleştirmelerini, Musa’nın Mısır’da göz önüne serdiklerini
(mucizeleri), Tufan’dan sonra Tanrı’nın Nuh’a emrettiği her şeyi, Tora’nın
tehditkâr ayetlerini, cehennem ve cennet anlatımlarını ona anlatsın.

Çünkü
Tanrı her insana yaptıklarının sonucuna ve gittiği yolun gerektirdiğine göre
karşılığını verir. İşte bütün bu kıssalar da kitapta beliğ bir dille yazılacak ve
her dinleyen şaşkına dönecek. Öyle ki insanlar, bunlar Tanrı sözüdür, bir
kadından doğan bunu yapamaz diyecek. Bu kitabın adını Kur’an diye
isimlendirecekler ve [rüyayı gören] adamın eline verecekler. Onu kandırmak
için bir bir o adama gidecekler, o da fark etmeyecek, [bu on seçkin Yahudi
bilgini] her gün onun sofrasında onunla yemek yiyecek!”

Cemaat bunları duydu ve aralarından kralın [rüya gören adamın]sarayında boy gösterebilecek nüfuza sahip akıllı, tanınmış ve Arapça
konuşan on bilge adamı seçtiler. Onlara takip edecekleri yolu söylediler. [Bu
on seçkin Yahudi bilgin] milletin yanından selametle ayrıldılar. İki ay kadar
oturdular ve akıllarına geleni kitaba yazdılar. Sonra altmış adet taş [tablet]aldılar ve kitapta olan her şeyi taşların üzerine kazıdılar. Sonra cemaati
topladılar ve onlara şunları söylediler: “Eğer bu yaptıklarımızı açığa
vurmazsanız, canımız size feda olsun!
Günahlarımızı da siz
üstleneceksiniz, çünkü bu adamın arkasından giderek [Tanrı’ya] isyan etmiş
olacağız.

Tanrı kalplerimizdekini biliyor ki bunu isyan ve karşı gelme olarak
yapmayacağız, bilakis [rüya gören] adamın sözünü dinlesinler diye onu
yanıltıp fikrini değiştirmek için yapacağız. Böylece [İsrail halkının] çoğunun
hayatta kalması ve harika bir biçimde canınızı kurtarmak için bunu
yapıyoruz. Çünkü bütün bir İsrail toplumu ve evlatlarının yok olmasındansa
sizi kurtarmak için cemaatimizin arasından on kişi olarak çıkmamız [bu işi
üstlenmemiz] daha iyidir.” Bütün cemaat de “Canımız size feda olsun,
korkmayın, Tanrı’nın kalbinize koyacağı şeyi yapın, Tanrı sizinle olsun”
dediler.

Ardından herkes evine dağıldı, [Seçilmiş bu on adam] aralarına
olan bu sırrı kesinlikle ifşa etmeyeceklerine ve aynı gün o adamın yanına

Yani normal bir insanoğlu.
Yani onunla dostluk kurup ahbabı olacaklar.
Yani yerinize ölmeye hazırız. Bkz. Yeşu, 2:14
Uri Melammed
gitmeyeceklerine dair yeminleştiler. Birbirlerini gördüklerinde tanımazlıktan
gelerek bu adam kim, ne iş yapar, hangi milletten şeklinde sorular sormak
üzere anlaştılar.

Böylece [rüya gören] adamın kalbini kazanacaklar ve
kurdukları tuzak anlaşılmayacaktı. Altmış adet taş aldılar ve rüya tabircisi
[Yahudi bilginin] evine koydular.

Sonra da her biri kendi yoluna gitti ve
günlerce dışarıda oturdular.
Bir gün tüccar [Rüya tabircisi] kafasını kaldırıp baktı ki rüya gören adam
karşısında dikiliyor. [Rüya gören adam] ona “Nerdeydin, ne zamandır seni
göremedim” dedi. O da şöyle dedi: “Çok kötü hastaydım ve yorgun düştüm,
bununla beraber seni unutmadım, zihnimde tüm gün sana vereceğim cevabı
tasarlıyordum. Şimdi, Tanrı’nın sözünü [rüyanın tevilini] dinle. Şansın yaver
gidecek, düşmanlarınla savaşacaksın, yıldızların arasına evini kuracaksın,
nâmın her yere yayılacak.

Rüyanda gördüğün ağaç sensin, gövdeler ve
dallar, İsmailoğulları ve Ketura oğullarıdır. Yabanî ve evcil hayvanlar ile
göğün kuşları, sana katılacak ve boyun eğecek diğer milletlerdir. Onlar için
Tanrı (gibi) olacaksın ve krallığın sekiz yüz yetmiş beş sene devam edecek.
Ne mutlu sana inananlara ki sen milletlere peygamber olacaksın. Tanrı,
senin elinle yeni bir şeriat/kitap verecek ve adı Kur’an olacak, böylece adın
her yerde duyulacak.”


Adam tüccarın dediklerini duyduğunda şaşkına döndü ve “Tanrı baş ve
lider olmayı benim gibi kabilesinin en genci olan adama mı nasip edecek
yani şimdi?” dedi. Tüccar adam ona, “Kalbin endişe duymasın, çünkü bunlar
Tanrı için kolay şeylerdir, şimdi sana bir sürü altın ve gümüş vereceğim,
bununla kendine ev yapacaksın ve arkadaşlarını oraya çağıracaksın, isteyen
herkesi yedirip içireceksin. Para bittiğinde tekrar bana gel, ben sana daha da
fazla vereceğim. Çünkü Tanrı’da yardım kıtlığı olmaz” dedi.


Adam oradan ayrıldı ve (rüya tabircisi) adamın dediklerini yaptı. Bir
sürü insan ona geldi ve onlara yedirdi, içirdi. Adam bu durumu on sekiz ay
kadar sürdürdü. Bir gün kafasını kaldırdığında ona doğru gelmekte olan bir
haham42 gördü. Adam yere kadar eğilerek tazimde bulundu ve Muhammed’e
“Efendim, bana bir ilham ifşa oldu. Tanrı’nın meleği gökyüzünde uçuyordu.
Sureti, insan sureti gibiydi. Bu melek seni omuzlarına alarak yüce ve yüksek
bir tahtın üzerine çıkardı. O taht, Tanrı’nın tahtı gibiydi ve Tanrı elini senin
başına koydu. Bir de duydum ki [insanlar senden bahsederek] ‘Bütün âlem
onun hürmetine yaratılmış, çünkü o Tanrı’nın seçtiğidir’ diyorlar” dedi.
Muhammed [bu sözlere] çok şaşırdı.


[O sırada] Haham adam [rüya tabircisi Yahudi] tüccar adamın yanlarına
geldiğini görünce tanımazlıktan geldi ve Muhammed’e “Efendim, şu
karşınızda dikilen adam kim?” dedi. Muhammed de “O Yahudi bir adamdır,
o da senin dediklerinin benzerini söyledi bana” dedi. Haham adam şaşırdı ve
“Ona nasıl malum oldu bu durum?” dedi.

Muhammed bunları duyunca
cesarete geldi, çok gururlandı, zira onlara inanmıştı. On ay içerisinde bütün
hahamlar onun yanına geldiler ve uzaktan uzağa tavsiyelerde bulundular.
Birbirlerini tanımazlıktan gelerek onun kalbini kazandılar.

[Zamanla]Muhammed’in eli güçlendi ve onları halkının ileri gelenleri yaptı. Artık
[hahamlar] her gün onun yemek sofrasındaydılar.
Gün geldi, İsrail hahamları İblis’e (Aşmeday) yemin ettirdiler ve ona
“Muhammed’e git ve de ki, Tanrı senin amellerinden memnun kaldı ve
dünyada benzeri görülmemiş Tevrat, Neviim ve İncil kitabının bir nüshasını
vereceğini bildirmek için beni sana gönderdi” dediler.

Bunun üzerine bir
gece yarısı [İblis] yalın kılıç gizlice ona gitti ve saçının kâkülünden yakaladı.
Adam [Hz. Muhammed] o kadar korktu ki, ölmeyi istedi. İblis ona “Eğer sen
Tanrı’nın peygamberiysen ben de Tanrı’nın ordusunun komutanıyım. Şimdi
Tanrı, kitabını, ahid kitabını sana verecek, ben de bunu sana bildirmek için
geldim. Benzeri olmayan ve ğayba dair şeyleri haber veren bir kitaptır bu.
Bütün insanlar arasından sen seçildin bu iş için, ben de sana bunları haber
vermek için geldim” dedi.


Sabah oldu ve adam bütün hahamları çağırarak başından geçenleri
anlattı. Onlar da çok memnun oldular ve ona “Sağlam dur (cesur ol), ikinci
kez inzivaya çekil, belki seninle konuşan melek ikinci kez sana döner ve sen
de ondan kitabın içeriğini ve ne zaman sana verileceğini sorarsın, böylece
millet de kitap gelmeden önce hazırlık yapmış olur” dediler.

O da “Bugün
dediğiniz gibi yapacağım” dedi. İkinci kez inzivaya çekildi, gece yarısı oldu,
İblis bir katırın üstünde ona yaklaştı ve başında dikildi, adam çok korktu ve
korkudan ölmek istedi. İblis ona “Benden neden bu kadar korktun?” dedi. O
da “Bana bahsettiğin ahit kitabının içeriğini öğrenmeyi o kadar çok
istiyorum ki bunun için ne yapabilirim?” dedi. İblis ona “O zaman yarın için
hazırlanın, yirmi yedi gün oruç43 tutacaksınız. Yalnızca sabahın başlangıç
vaktine az kalana [imsak vaktine kadar] kadar yiyeceksiniz, çünkü bu şekilde
emredildim. Gece yarısı ayın ışığı gittiğinde, üzerleri Tanrı’nın eliyle
yazılmış44 yazılardan oluşan altmış tane taş [tablet] inecek ve üzerlerinde
yazılı olan şeyleri çocuklarınıza sözlü olarak öğreteceksiniz” dedi.

Sonra
yukarılara doğru kaybolup gitti. Adam sabah kalktı ve başından geçenleri
hahamlara anlattı. Onlar da onun sözünü dinlediler ve kendilerine emredilen
her şeyi yaptılar.


Yirmi yedi gün bittiğinde hahamlar, İblis’i tekrar ona gönderdiler. İblis,
adamın [Hz. Muhammed] yatağına gitti ve ona delilik, körlük ve şaşkınlık
bulaştırdı ve ona “Kalk, çık ve Tanrı’nın sana gönderdiği ahit kitabını al”
dedi. Adamın evinde büyük bir karanlık hakimdi ve çevredeki insanlar da
korku içindeydi. Hahamlar altmış taşı alıp kimseye gözükmeden adamın
evinin kapısına bir bir bıraktılar ve adam da onları görmedi. Muhammed,
sabah olup uyandığında kapıda önlü arkalı olarak yazılmış taşları görünce
çok şaşırdı. Elini uzatıp ilk taşı aldı ve birden etrafı [meraklılarla]doldu taştı ve ondan ne yazdığını okumasını istediler ama okuyamadılar.
“Tanrı bize ne yaptı, ne yapacağız şimdi biz bu taşlarla?” dediler.

Adam
hahamlara sordu, onlar da “Üç gün daha oruç tut ve ayı tamamla, belki ay
görünene kadar harflerin sırları bize ifşa olunur veya bakarsın Tanrı sana acır
ve başta olduğu gibi meleğini tekrar gönderir” dediler. O da “Tamam
öyleyse, dediğiniz gibi yapacağım” dedi.


Hahamlar bir taş levha aldılar ve üzerine yirmi yedi Arap harfini yazıp
İblis’e teslim ettiler. İblis de gece yarısı adamın yatak odasına girerek taş
levhayı oraya bıraktı, adam da fark etmedi. Sabah olunca adam taş levhayı
buldu ve onu kavminin ileri gelenlerine gösterdi; onlar da “Kim bilir belki de
bu harfler, ilk taşların anahtarlarıdır [şifreleridir]” dediler. Bugüne kadar da
bu harfleri taşların anahtarları [şifreleri] olarak isimlendiregeldiler.45 Taşları
bir araya getirdiler, sonra da bu harf elif, ikinci harf be diyerek sonuna kadar
devam ettiler. Hahamlar da taşlarda yazan herşeyi adamın taraftarlarına
okuyup öğrettiler.

Adamın ünü bütün ülkede duyuldu. Uzak ülkelerden bir
sürü insan ona geldi ve taşlardaki yazıları kendi dillerinde yazarak
memleketlerine götürdüler. [Yahudi bilginler] yazılardaki yalanları
anlamasınlar diye onlara milletlerinden hiç kimsenin ahit kitabında yazan
yazıları asla tefsir etmeye ve anlamaya çalışmamasını tembihlediler.
Muhammed etrafında bir hayli taraftar toplandığını görünce gururlandı.
Kendi sözünü dinlemeyen her milletle savaşmaya başladı ve kalbine yok
etme duygusu hâkim oldu. Yakın memleketlerdeki yabancı halklarla savaştı
ve onlara galebe çalarak hâkimiyet kurdu.

Birçokları ona meylettiler ve
şeriatına inandılar, çünkü bütün milletlere korku salmıştı.
Gün geldi, hahamlara “Birçok millet sözümü dinledi, Tanrı tarafından
göklerden bana verilen şeriatımı gün be gün dinlemeye geliyorlar. Öyle ki bu
şeriat, şeriatlerin bir nüshasını içermektedir. Peki, siz İsrail evi (halkı)
sözümü dinlemede neden inatçılık ediyorsunuz ve bugüne kadar öğretilerimi
kabul etmeye yanaşmadınız?” dedi. Onun önünde duran hahamlar da şöyle
dediler: “Seni anlamak için onların gözleri açıldığında, bizim gibi onlar da
(Yahudiler) gelerek sana boyun eğecekler ve ebediyen sana inanıp bugün
olduğu gibi inatçılık etmeyecekler.” Adam “Hayır, onlar bana inanana kadar
ahdin öcünü alacak kılıcı arkalarından yollayacağım ve o zaman rüyalarının
ne olacağını göreceğiz!
dedi.

Onlar da “Efendimizin dediği şeyler hiç de
iyi değil, o zaman onlara bu sene mühlet ver, eğer sana inanmazlarsa o
zaman Tanrı’nın onlara yapman için kalbine koyacağı şeyi yaparsın” dediler.
Muhammed bundan sonra onlarla bir daha bu konuda konuşmadı.
Adam, İsrail oğullarından bir kadını kendisine eş olarak aldı. Onu çok
sevdi ve onun babasına ve ailesine mektup yazarak onları hükümranlığı
süresince vergiden muaf tuttu ve onlara sürekli ihsanda bulundu. Hahamlar
gördüler ki çılgınlıkla davranıyor ve düşünceleri kötülüğe koşuyor,
yandaşlarına İsrail soyunu yok etme emrini vermesinden korktular. ‘Gelin
ona bir oyun yapalım’ dediler ve karısıyla işbirliği yaparak yemeğine zehir
koydular. Adam hastalandı ve yatağa düştü. Hastalığı iyice ağırlaştı, öyle ki
ahalisine vasiyetini bildirmeye başladı. Hahamlara “Yazın ve benim adımla
imzalayın ki eğer İsrail evi (halkı) dokuz yılın sonunda bana iman etmezse,
onları öldürün ve mallarına el koyun!” dedi. Hahamlar da kalemi aldılar ve
“Dokuz yüz yılın sonunda” yazdılar ve öfkeleri ateş gibi parladı. Adam
yeniden bir ekleme yaparak “İsmimle tekrar yazın, her bayramda bir
Yahudi’yi ağaca asın!” dedi. Onlar da [bu ifade yerine] “Bir kuzuyu kurban
edin!” diye yazdılar ve kralın adıyla mühürlediler.


Gördüler ki eli yok etmek üzere Yahudilere uzanıyor, hahamlar ayağa
kalkarak üzerine gidip onu kan dökmeden öldürdüler. Yatağında uzanmış
duruyordu. Sonra da iyice bitik düştü ve öldü. Daha sonra kapıyı açtılar ve
taraftarları içeriye doluştular ve onu yatağında uzanmış ölü halde buldular.
Başında ağlayıp ona “Ah efendim, vah efendim!” diye ağıt yaktılar.
Hahamlar onu aldılar, kestiler, pişirdiler ve etini köpeklere attılar. Bugüne
kadar ona ne olduğunu kimse bilmedi. Bir eşeğin kalça kemiğini alıp “Kalça

Yani bana iman etmeme kararları ve hevesleri ne olacak göreceğiz.
kemiği bu, bedeni de semaya yükseldi” dediler. Sonra çelik bir tabut yaptılar
ve kemiği tabuta koydular ve üzerine “Bu, onun kalıntısıdır” diye yazdılar.
Tabut yer ile gök arasında uçtu ve Mekke’nin ortasında bulunan Mitşe’ye
gitti. Orada onun adına bir ev inşa ettiler. Müslümanlar o gün bugündür her
sene bütün ülkelerden orayı ziyarete giderler.
[Risale] bitti ve tamamlandı.

YASİN MERAL
Ankara Üniv. İlahiyat Fakültesi


KAYNAKÇA
Allaire, Gloria. “Noble Saracen or Muslim Enemy? The Changing Image of the Saracen in
Late Medieval Italian Literature,” Michael Frassetto, David R. Blanks (ed.), Western
Views of Islam in Medieval and Early Modern Europe (New York: St. Martin’s Press,
1999) içinde, ss.173-84.
Arslantaş, Nuh. Yahudilere Göre Hz. Muhammed ve İslamiyet. İstanbul: İz Yayıncılık, 2011.
Bar-Asher, Moshe. “Al Kama Hiduşey ha-Laşon,” Masorot 5-6 (1998), ss.45-7.
Curiosities for the Ingenious. Londra: Thomas Boys, 1822.
Cohen, Boaz. “Une Legende Juive de Mahomet,” Revue des Etudes Juives 88 (1929), ss.1-17.
Daniel, Norman. Islam and the West: The Making of an Image. Oxford: Oneworld
Publications, 1993.
Edwards, Cyril. “Wolfram von Eschenbach, Islam and, the Crusades,” James R. Hodkinson,
Jeffrey Morrison (ed.), Encounters with Islam in German Literature and Culture
(Rochester, NY: Camden House, 2009) içinde, ss.36-54
Eschenbach, Wolfram von. Willehalm. Berlin: Walter de Gruyter, 2003.
Feyyumî, Natanel ben. Bustānu’l- Uḳūl. ed. Yosef Kafih. Kudüs: Halihot Am Yisrael, 1984.
Geiger, Abraham. Was hat Mohammed aus dem Judentume aufgenommen? Bonn: F. Baaden,
1833.
Gerondi, Rabbi Nissim. Hiduşey ha-Ran al Masehet Sanhedrin. Kudüs, 1972.
———-. Şeelot u-Teşuvot. Varşova: Bi-defus Y. Goldman, 1882.
Guillaume, Alfred. “The Influence of Judaism on Islam,” Edwyn Bevan (ed.), Legacy of
Israel (Oxford: The Clarendon Press, 1928) içinde, ss.129-172.
Hıdır, Özcan. “İslam’ın Yahudi Kökeni Teorisi ile İlgili İddialar ve Çalışmalar,” İLAM
Araştırma Dergisi 3:1 (1998), ss.155-169.
Katsh, Abraham I. Judaism and the Koran: Biblical and Talmudic Backgrounds of the Koran
and Its Commentaries. New York: A. S. Barnes, 1962.
Leveen, J. “Mohammed and His Jewish Companion,” Jewish Quarterly Review 16:4 (1926),
ss.399-406.
Lewis, Bernard. “An Apocalyptic Vision of Islamic History,” Bulletin of the School of
Oriental and African Studies 13:2 (1950), ss.308-338.
Malakhov, A. The Mystery of the Earth’s Mantle. Hawaii: University Press of the Pacific,
2001.
Mavor, William. Historical Account of the Most Celebrated Voyages, Travels, and
Discoveries from the Time of Columbus to the Present Period. London, 1797.
Moncreiff, Charles Kenneth (terc.), “The Song of Roland,”
http://www.gutenberg.org/cache/epub/391/pg391.html (22.09.2012).
Munro, Dana Carleton. “The Western Attitudes Toward Islam during the Period of the
Crusades,” Speculum 6 (1931), ss.329-43.
O’Hagan, John (terc.). “The Song of Roland,” http://www.fordham.edu/halsall/basis/rolandohag.asp (22.09.2012).
AÜİFD 53:2 Hz. Muhammed’e Dair Bir Yahudi Efsanesi 21
Rosenthal, Erwin I. J. Judaism and Islam. Londra & New York: T. Yoseloff, 1961.
Semav el el-Maġribī. Ifḥām al-Yahūd = Silencing the Jews. Ed. Moshe Perlmann. Proceedings
of the American Academy for Jewish Research, c.32. New York: American Academy for
Jewish Research, 1964.
Schwabe, M. “Aseret Haverav ha-Yahudîm şel Muhammed.” Tarbits 2 (1930), ss.74-89.
Steinschneider, Moritz. Polemische und Apologetische Literatur in Arabischer Sprache
Zwischen Muslimen, Christen und Juden. Leipzig: F. A. Brockhaus, 1877.
Şerira Gaon. İggeret Rav Şerira Gaon. Ed. Benjamin Manasseh Lewin. Hayfa, 1921.
“Tefilat Rabbi Şim‘on bar Yohay,” Adolph Jellinek (ed.), Bet ha-Midraş = Bet ha-Midrasch
(Leipzig: Druck und Verlag von C.W. Vollrath, 1857) içinde, c.4, s.117-126.
Torrey, Charles Cutler. Jewish Foundation of Islam. New York: Jewish Institute of Religion
Press, 1933.
The British Controversialist and Literary Magazine. Londra, 1860

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu
Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklamların gösterimine izin veriniz. Bu siteyi ayakta tutabilmek için gereklidir. Please allow ads to be displayed. This is necessary to keep the site up and running.