[ad_1]
Malazgirt muharebesinde, Bizans ordusu içinde Uz, Peçenek, Kıpçak askerlerde vardı. Türk soylu bu süvari asker Selçuklu ordusundaki Türkçe konuşmalar ve emirleri duydukça soydaşlarının yanına geçtiler. Peki, onların torunları şimdi neredeler?
Hafta sonu Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Meryem ORAKÇI’nın sohbetine katıldım. Karamanlılar hakkında bilgi sahibi oldum. Bu bilgileri burada da paylaşmak ihtiyacı duydum.
Karamanlılar kendilerini, İstanbul Rum Patrikliğine bağlı olan ve Orta Anadolu’da yaşayan Ortodoks Osmanlı tebaası, Rum milletinden tarif ediyorlardı. Fakat Batı Anadolu ve İstanbul Rumlarından farklı bir lisanla konuşuyorlardı. İşte bu lisana Karamanlıca (katıksız Türkçe!), onlara da Karamanlı denmesine sebep oldu.
1923 Lozan Anlaşması ile Yunanistan’a gönderilen ve mübadil olan Karamanlılar orada kendilerine bugün Karamanlı denmesinden pek hoşlanmıyorlar. Kendilerine Kapadokyalı denmesini arzu ediyorlar. Kapadokya’yı da Kayseri, Ankara, Nevşehir, Kırşehir, Aksaray, Konya, Karaman, Niğde’yi içine alan geniş bir coğrafya olarak tarif ediyorlar.
1453 yılında İstanbul’un fethi sonrasında, Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul’un şenlendirilmesi için sanat sahibi bu halktan da İstanbul’a göç ettirilenler oldu. Aksaray isminin de oradan kaldığı ifade ediliyor. Bunların dillerinin yalın Türkçe olması dolayısıyla Müslüman mahallelerde de dükkân açmalarına müsaade edildi. Kısa zamanda dükkânları Müslümanların toplanma yeri haline geldi. Orta Anadolu’da bu Karamanlıların çocukları da 12 yaşına geldiği zaman İstanbul’a “sılacılık” adıyla bir meslek öğrenmeye gönderiliyordu. Kimin nereye gideceği de önceden belliydi.
Bu hayat döngüsü Yunanistan’ın bağımsızlığı ve sonrasında nüfusu olmamasına rağmen Ortodoks kimlik üzerinden yayılmaya başlaması 1830 larda başladı. Osmanlı coğrafyasındaki Ortodoksları kendi egemenliğinde toplama arzusu Bulgaristan ve Sırbistan’ın bağımsızlık ve ayrı kilise kurmaları ile suya düştü. Çalışmalarını İstanbul, Batı ve Orta Anadolu’da yaşayan Rum milletine mensup tebaaya yönlendirdi. Onlar için okullar açtırdı ve Yunanca öğretmeye başladı. Önce İstanbul’da yerleşen Karamanlılara Yunan harfleri ile yazılan Türkçe olan Karamanca yerine Yunanca öğretti.
Bu tarihten sonra, Anadolu’da Karamanlıca din kitaplarının basım tarihi 16. Yüzyıla kadar uzanmasına rağmen İstanbul’da Yunanca konuşan Karamanlılar oluşmaya başladı.
1922 yılında İstanbul’un işgali sırasında Yunanlıları destekleyen “Ortodoks Türk” olamaz tezini savunanlar ortaya çıkmaya başladı. Bu şüphesiz işgal güçlerinin desteği ile oluyordu. Anadolu’daki kurtuluş savaşına “Kemalcilerin İsyanı” olarak söyleyenler vardı. Anadolu’da bu pek karşılık bulmadı. Hatta kendisini Yunan olarak tarif eden az sayıda Karamanlı da Yunan ordusuna Türkçe konuştukları için alınmadı. Ancak Yunanca dua etmeleri ile kabul gördüler.
Türk Bağımsızlık Savaşında Karamanlıların çoğunluğu tarafsızdı ama rahatlarını bozdukları için de Yunan ordusuna kızgındılar. Yıllar önce kendisini dinleme fırsatı bulduğum George Nakrakas’da“Küçük Asya Felaketi” isimli kitabında “Yunan ordusunun Küçük Asya’da (Anadolu’da) yeterli, destek bulamadığını ifade ediyordu”. Papa Eftim gibi Karamanlıların bir kısmı ise Kurtuluş Savaşının yanında yer aldılar, İstanbul Rum Patrikhanesinden ayrıldılar.
1923 tarihinde imzalanan Lozan Anlaşması ile Yunanistan’ın isteği ile Yunanistan ve Türkiye arasında birkaç yer müstesna nüfus mübadelesi yapıldı. Anadolu’daki Ortodokslar Yunanistan’a, Karasu Deresinin ötesindeki Müslümanlar Türkiye’ye gelecekti. Gidenler, zaten Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ile boşalan Rumeli’den gelenlerden fazlaydı. Herhangi bir müsamaha gösterilmeden zikredilen bütün nüfus yer değiştirdi. 1930 yılında yapılan son anlaşma ile kapılar kapatıldı.
1923 tarihinden önce kendilerinin Yunan olduğu gerekçesi ile Yunanca öğretilmek üzer okullar açılan Karamanlılar ya da şimdiki kendi tariflerine göre Kapadokyalılar Mersin limanından gemilere binişlerinden itibaren “öteki” olduklarının farkına vardılar. Anadolu’dan gitmemek için dilekçeler yazdılar. Onların kalması için komşuları da dilekçeler yazdılar. Ama olmadı. Bu kadar katılığa neden Kurtuluş Savaşı veren kadronun çocukluk, gençlik ve subaylık yıllarındaki acı hatıraları olsa gerek.
Mübadele her iki tarafa da zordu ama Karamanlılar için iki katı zorluk vardı. Dillerini bilmedikleri ülkeye gidiyorlardı. Eş zamanlı bir gidiş olmadığı için Karamanlılar evlerinde Rumeli’den gelen Türkleri, yeni ev sahiplerini, misafir ettiler. Yola çıkarken gemi mürettebatının kötü muamelesi ile karşılaştılar. Çünkü Yunanca bilmiyorlardı. Yatacakları yerler ıslatılıyor, kendilerine karantina uygulanıyordu. Yanlarında getirdikleri taşınabilir mallar gümrüğe tabi olmayacak denmesine rağmen uzun bir izin alma işlemi ortaya atıldı. Yunanca bilmeyen Karamanlılar için bu en büyük felaketti. Karamanlılara yönelik İstanbul’da Yunanlılaştırmak için çıkan Karamanlıca gazeteler Yunanistan’da yerini Karamanlılar arasında anlaşma ve dayanışma için çıkarılmaya başladı.
Bir başka sorun ise mübadeleye tabi tutulan Müslümanların yerlerini yerli Ortodoksların işgal etmesiydi. Uzun süre açıkta kaldılar. Yunanistan zamanında sosyal konutları tamamlayamadı.
Okul sorunları ortaya çıktı. Kiliselere uzun süre kabul edilmediler. Kendilerinin Türkçe konuşmalarından dolayı “yoğurtla vaftiz edilenler” dendi. Oysa dindar birer Ortodoks olan Karamanlılar Genç Türkiye Cumhuriyeti’nden ayrılırken mezarlarından kemiklerini dahi götürmüşlerdi. Oysa öptükleri ikonalardan mikrop bulaştırılacağı gerekçesi ile kiliseye sokulmuyorlardı. İzmir ve çevresinden, İstanbul’dan gidenler Yunanlıları kasabalı görüyorlardı. Karamanlılar da Yunanlılar tarafından köylü görüldü.
Mesleklerini icra etmekte zorlandılar. Hemşeri dayanışmasına girdiler. İlk nesil hiç Yunanca bilmedi. İkinci nesil okula gittiği için iki dilli oldu. Üçüncü ve dördüncü nesil ise artık Türkçe bilmiyordu.
1930 yılına kadar tekrar dönebilecekleri ümidini hiç kaybetmediler. Onun için kendi aralarında evlilik yaptılar. Soyadları “oğlu” ile bitiyordu. Sonra değiştirmeye başladılar. Bugün dahi “kavuşma” adıyla her yıl etkinlikler düzenliyorlar. Şimdi kendilerine “Kapadokyalı Ortodoks Yunan” diyorlar.
Kendileri ile ilgili müzeleri var. Kavala yanında Nea Karvali’de böyle bir müzeyi ziyaret etme fırsatı bulmuştum. Zamanında, özel vakıflar aracılığıyla materyal toplamışlar.
Karamanlılar, Bizans’ın doğu sınırlarını koruyan süvari Uz, Peçenek, Kuman Türklerinin torunları mıydı? Alparslan’ın ordularına geçen bu soydaşların yaşadığı yerler ile o günkü Bizans sınırlarının örtüştüğü de ortada.
Araştırmacılar için bir konu da şüphesiz Karamanlar ile Gagauzların dil birliği. Gagauzları 19. Yüzyılın ikinci yarısına kadar bugünkü yaşadıkları yerlerde aramak boşuna bir emek değil mi? İkinci Murat tarafından toprakları Osmanlı Devletine katılan Uz Devletinin varisleri olan Gagauzların bugün de bir kısmının yaşadıkları yerlerin Varna ve civarı olduğunu biliyoruz.
1830’dan 1930’a… Karamanlıca konuşan Ortodoks Türklerden, Yunanca konuşan Ortodoks Kapadokyalılara… Tarih bu kadar acımasız…