[ad_1]
Fransız İhtilali, 1789’da başlayıp 1790’ların sonunda Napolyon’un yükselişiyle sona eren oldukça etkili tarihi bir olaydır. Bu dönemde Fransız vatandaşları, politik görüşlerinde kökten bir değişime gitmiş ve yüzyıllardır devam eden monarşi ve feodal sisteme karşı çıkmıştır.
Ayaklanmanın başlangıç noktası, Fransız aristokrasisine ve eşi Marie Antoinette gibi kendisi de giyotinle idam edilen Kral 16.Louis’nin ekonomik politikalarına duyulan antipatidir. Fransız Devrimi sonrasında Fransa’da yaşanan Terör Dönemi ile ülkede büyük miktarda kan dökülmüş olsa da Fransız halkı bu devrimle birlikte iradesinin gücünü fark etmiş ve modern demokrasinin temelini atmıştır.
Fransız İhtilalinin Başlangıcı
18. yüzyılın sonlarında Fransa’nın Amerikan Devrimi’ne pahalıya mal olan katılımı, Kral 16. Louis ve eşinin savurgan harcamalarıyla birleşince Fransa iflasın eşiğine gelmişti. Kraliyet hazinesi tükenmiş; birkaç yıldır süren kötü hasat, kuraklık, büyükbaş hayvan hastalıkları ve hızla artan ekmek fiyatları gibi etkenler köylüler ve kent yoksulları arasında büyük bir huzursuzluğa yol açmıştı. Halk kendisinden ağır vergiler alıp karşılığında kendilerine hiçbir faydası dokunmayan rejime karşı çaresizliklerini ve kızgınlıklarını isyan edip grev yaparak ve etrafı yağmalayarak göstermeye başlamıştı.
1786 sonbaharında, Kral 16.Louis’nin mali işler sorumlusu Charles Alexandre de Calonne, aristokrat sınıfların artık muaf tutulmayacağı evrensel bir arazi vergisini içeren bir reform paketi önerdi. Bu reformlara destek toplamak ve giderek büyüyen aristokrat isyanının önüne geçmek için kral; 1614’ten beri ilk kez Fransa’nın din adamlarını, soylularını ve orta sınıfını temsil eden bir kurul olan Genel Meclisi toplantıya çağırdı.
Toplantının 5 Mayıs 1789’da yapılması planlanmıştı. Toplantıya kadar din adamları, soylular ve orta sınıfı temsil eden üç kamara, krala sunmak üzere şikâyet listeleri hazırlayacaktı. Oysa Fransa’nın nüfus yapısı meclisin son toplandığı tarih olan 1614’ten bu yana önemli ölçüde değişmişti. Üçüncü kamaranın orta sınıf üyeleri artık halkın %98’ini temsil ediyordu ancak yine de diğer iki kamaraya karşı azınlık durumundalardı.
Üçüncü Kamara, 5 Mayıs’taki toplantı öncesinde eşit temsil ve soylu vetosunun kaldırılması için destek toplamaya başladı. Başka bir deyişle, statüye göre değil nüfus çoğunluğuna göre oylama istiyorlardı. Her üç kamara da mali ve adli reformun yanı sıra daha temsili bir hükümet biçimine geçilmesini istiyordu. Ancak özellikle soylular geleneksel sistem sayesinde uzun süredir sahip oldukları ayrıcalıklardan vazgeçmek niyetinde değildi.
Tenis Kortu Yemini
Genel Meclis Versailles’da toplandığında oylama sürecine ilişkin kamuoyuna açık tartışmalar üç kamara arasında açık bir düşmanlığa dönüşmüş, toplantının asıl amacını ve toplantıyı düzenleyen kralın otoritesini gölgede bırakmıştı. Görüşmelerin bir sonuca varamadığı 17 Haziran’da Üçüncü Kamara tek başına toplandı ve kendilerini Ulusal Meclis ilan etti; üç gün sonra da yakındaki kapalı bir tenis kortunda bir araya gelerek Tenis Kortu Yemini olarak bilinen yeminlerini ettiler ve anayasal reform gerçekleşene kadar dağılmayacaklarına dair söz verdiler. Bir hafta içinde ruhban sınıfı milletvekillerinin çoğu ve 47 liberal soylu bu yeni meclise katıldı. 27 Haziran’da 17. Louis isteksizce de olsa her üç kamarayı da yeni Ulusal Meclis’e dahil etti.
Bastille Kalesi
12 Haziran’da Ulusal Meclis Versailles’da toplanmaya devam ederken, başkenti korku ve şiddet sardı. Parisliler her ne kadar kraliyet iktidarının sona ermesinden heyecan duysalar da yaklaşmakta olan bir askeri darbeye dair söylentiler dolaşmaya başlayınca paniğe kapıldılar.
Halkın isyanı, 14 Temmuz’da isyancıların barut ve silahları ele geçirmek amacıyla Bastille Kalesi’ne saldırmasıyla doruğa ulaştı; birçok kişi bugün Fransa’da ulusal bir bayram olarak anılan bu olayı Fransız Devrimi’nin başlangıcı olarak kabul etmektedir.
Devrimci coşku kısa sürede tüm ülkeyi sardı. Yıllarca süren sömürüye karşı ayaklanan köylüler vergi tahsildarlarının, toprak ağalarının ve aristokrat seçkinlerin evlerini yağmaladı ve yaktı.
Büyük Korku olarak bilinen çiftçi ayaklanması, soyluların Fransa’dan giderek artan göçünü hızlandırdı. Bu durum Ulusal Kurucu Meclisin 4 Ağustos 1789’da feodalizmi kaldırmasına ilham vererek, tarihçi Georges Lefebvre’nin daha sonra “Eski düzenin ölüm belgesi” olarak adlandıracağı belgenin imzalanmasına yol açtı.
İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi
Ağustos sonunda Meclis, Jean-Jacques Rousseau gibi Aydınlanma düşünürlerinin felsefi ve siyasi fikirlerine dayanan demokratik ilkelerden oluşan İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesini kabul etti. Belge; eski rejim yerine fırsat eşitliği, ifade özgürlüğü, halk egemenliği ve temsili hükümete dayalı bir sistem taahhüt ediyordu.
Meclis üyeleri aylarca Fransa’nın yeni siyasi ortamının şekli ve genişliği hakkında temel sorularla boğuştu. Örneğin, meclis üyelerinin seçiminden kim sorumlu olacaktı? Din adamlarının Roma Katolik Kilisesi’ne mi yoksa Fransız hükümetine mi bağlılık borcu olacaktı? Belki de en önemlisi, Haziran 1791’de ülkeden kaçma girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından imajı daha da zayıflayan kral hangi yetkilere sahip olacaktı?
Fransa’nın 3 Eylül 1791’de kabul edilen ilk yazılı anayasası, kralın veto yetkisine sahip olduğu ve bakanları atayabildiği anayasal bir monarşi kurdu. Ancak bu uzlaşma Maximilien de Robespierre, Camille Desmoulins ve Georges Danton gibi radikallerin hoşuna gitmemişti. Böylece bu isimler daha cumhuriyetçi bir hükümet biçimi ve 16. Louis’nin yargılanması için halk desteği toplamaya başladılar.
Fransız Devriminin Radikalleşmesi
Nisan 1792’de yeni seçilen Yasama Meclisi, Fransa’dan kaçan göçmenlerin buralarda devrim karşıtı ittifaklar kurduğuna inandığı Avusturya ve Prusya’ya savaş ilan etti. Bu savaş yoluyla, devrimci fikirlerini Avrupa’ya yaymayı da umuyorlardı.
Bu arada iç cephede, aşırı radikal Jakobenlerin başını çektiği bir grup isyancının 10 Ağustos 1792’de Paris’teki kraliyet konutuna saldırması ve kralı tutuklamasıyla siyasi kriz daha radikal bir hal aldı. Sonraki ay Parisli ayaklanmacıların yüzlerce karşı devrimciyi katlettiği bir şiddet dalgasının ortasında, Ulusal Kongre monarşiyi kaldırdı ve cumhuriyeti ilan etti.
Kongre, 21 Ocak 1793’te vatana ihanet ve devlete karşı işlenen suçlar nedeniyle suçlanan Kral 16. Louis’yi giyotine gönderdi; kraliçe Marie-Antoinette ise dokuz ay sonra eşiyle aynı kaderi paylaştı.
Terör Dönemi
Kralın idamının ardından çeşitli Avrupalı güçlerle yapılan savaşlar ve Ulusal Kongre içindeki yoğun bölünmeler Fransız Devrimi’ni en şiddetli ve çalkantılı aşamaya getirdi. Haziran 1793’te Jakobenler, Ulusal Kongre’nin kontrolünü daha ılımlı Girondinler’in elinden aldı ve yeni bir takvimin oluşturulması ve Hıristiyanlığın ortadan kaldırılması da dahil olmak üzere bir dizi radikal önlem aldı. Ayrıca, devrime karşı olduğu iddia edilen binlerce kişinin giyotinle öldürüldüğü 10 aylık bir dönem olan kanlı Terör Dönemi‘ni başlattılar.
Terör Dönemi sırasında 17.000’den fazla kişi resmi olarak yargılanarak idam edildi ve bilinmeyen sayıda kişi de hapishanelerde veya yargılanmadan öldü. Cinayetlerin çoğu, 28 Temmuz 1794’te idam edilene kadar Kamu Güvenliği Komitesi’ne hâkim olan acımasız Robespierre’in emriyle gerçekleştirildi.
Thermidor Tepkisi
Robespierre’in ölümü, Fransız halkının Terör Dönemi’nin aşırılıklarına karşı ayaklandığı daha ılımlı bir aşama olan Thermidor Tepkisi‘nin başlangıcı oldu. 22 Ağustos 1795’te, çoğunluğunu Terör Dönemi’nden sağ kurtulan Girondinlerin oluşturduğu Ulusal Kongre, Fransa’nın ilk iki meclisli yasama organını oluşturan yeni bir anayasayı onayladı.
Yürütme gücü, parlamento tarafından atanan beş üyeli bir yönetimin elinde olacaktı. Kralcılar ve Jakobenler yeni rejimi protesto ettiler, ancak Napolyon Bonapart adında genç ve başarılı bir general orduyu hızla susturdu.
Fransız Devriminin Sonu: Napolyon’un Yükselişi
Yönetimin iktidardaki dört yılı mali krizler, halkın hoşnutsuzluğu, verimsizlik ve hepsinden önemlisi siyasi yolsuzlukla geçmişti. 1790’ların sonlarına gelindiğinde, yöneticiler otoritelerini korumak için neredeyse tamamen orduya bel bağlamış ve güçlerinin çoğunu sahadaki generallere devretmişlerdi.
Napolyon Bonapart, 9 Kasım 1799’da yönetimden duyulan hoşnutsuzluk had safhaya ulaştığında bir hükümet darbesi düzenleyerek yönetimi feshetti ve kendisini Fransa’nın “ilk konsülü” olarak atadı. Bu olay Fransız Devrimi’nin sonu ve Fransa’nın kıta Avrupa’sının büyük bölümüne hâkim olacağı Napolyon döneminin başlangıcı oldu.
[ad_2]