
İsrail’in On İki Kabilesi, Yahudilerin Patriyarkı Hz. Yakup’un oğullarına atıfta bulunur ve İsrail milletini oluşturanların kabile soyları için önemlidir. Antik dünyada, bütün etnik gruplar, kan bağlarının ata soyunu sürdürmede mühim olması ve kimlik işaretleri olarak statü sağlaması nedeniyle kuruluş mitleri olarak bilinen atalarının hikayelerini geliştirdi.
İsrail On İki Kabilesi
Ori299 (Public Domain)
Hz. Yakup’un on iki oğlu, doğum sırasına göre şunlardır:
- Ruben
- Simeon
- Levi
- Yahuda
- Dan
- Naftali
- Gad
- Aşer
- İssakar
- Zebulun
- Yusuf (Manaşşe, Efrayim)
- Bünyamin
Doğum sırası, primogeniture pratiğinde veya en büyük oğulun babasının kaynaklarının çoğunu miras alması ve ardından diğerlerinin rütbesini takiben dağıtım yapılmasında önemliydi. Kitab-ı Mukaddes anlatısında, Hz. Yusuf’un Mısır’da vefatından sonra, onun payı iki oğlu Manaşşe ve Efraim’e verildi. Her bir oğlunun statüsü daha sonra Kenan’da aldıkları kabile topraklarında koordine edildi. Hz. Yakup’un şüphesiz başka kızları da vardı, ama yalnız birinden, Dina’dan (aşağıya bakın) bahsedilmektedir.
Hz. Yakup
HZ. YAKUP YENİ BİR İSİM ALDI: “İSRAİL” VEYA “İLAHİ MELEK İLE MÜCADELE EDEN VEYA TANRI İLE YAŞAYAN.” BU YÜZDEN, ONUN SOYUNDAN GELENLERİN HEPSİ İSRAİLLİLER OLDU.
Hz. Yakup, Hz. İshak ve Rebeka’nın küçük oğluydu. İshak, İsrail’in Rabbinin, milletin ananevi kurucusu Hz. İbrahim’e verdiği sözün çocuğuydu. Hz. Yakup, kardeşinin doğum hakkını (en büyük olarak) elinden aldı ve Hz. İbrahim’in akrabalarından bazılarının hala yaşadığı Harran’a (Kuzey Irak) gitmeye mecbur kaldı. Orada kuyu başında Rahel ile tanıştı ve babası Laban’dan elini istedi. Laban, Yakup’un önce yedi yıl boyunca kendisi için çalışmasını istedi. Bunu yaptı, lakin düğün gecesi verilenin büyük kız kardeşi Lea olduğu ortaya çıktı. Hz. Yakup itiraz etti, ancak Laban ona yedi yıl daha çalışmasını ve Rahel’i de alabileceğini söyledi.
Daha sonra anlatı, Hz. Yakup’un çocukları hakkında oldukça tafsilatlı teferruatlara girer. İlk başta Lea, Rahel kısır iken birkaç erkek çocuk doğurdu. Rahel daha sonra Yakup’a hizmetçisini teklif etti (kısırlık halinde eski bir taşıyıcı annelik biçimi). Lea daha sonra bir süre kısır kaldı ve hizmetçisini de teklif etti. Bütün bu faaliyetler, oğulların Kenan topraklarındaki muayyen kabile bölgelerini nerede ve neden miras aldıklarına dair sonraki gelenekleri aksettirmekteydi. Bu, anneleri Lea ve Rahel ile iki hizmetçi kadın Bila ve Zilpa’nın kimliğine bağlıydı.
Lea | Rachel | Bilha | Zilpa |
---|---|---|---|
Ruben | Yusuf | Dan | Gad |
Simeon | Bünyamin | Naftali | Aşer |
Levi | |||
Yahuda | |||
İssakar | |||
Zebulun |
Eve gidip kardeşiyle barışmak isteyen Hz. Yakup, dönüş yolunda gece vakti güreştiği bir varlık tarafından durduruldu. Muhtelif yeniden anlatımlar bir adamı, Tanrı’yı veya bir meleği anlatır. Yakup bir takdis talep etti ve şimdi yeni bir isim aldı: “İsrail” veya “ilahi melekle mücadele eden veya Tanrı ile yaşayan”. Bu yüzden, onun bütün torunları İsrailliler oldu.
Kenan’da
Tekvin, Hz. Yakup ve çocuklarının Kenan’a döndükten sonraki hayatları hakkında birkaç hikaye daha sunar. Dina, Lea ve Yakup’un kızıydı. Şekem’deki bazı kadınları ziyaret etmeye gitti. Mahalli şef Hamor’un oğlu, aynı zamanda Şekem olarak da bilinirdi, onu alıp taciz etti. Şekem, Dina’yı sevdi ve babasından onu Hz. Yakup’tan almasını istedi (34:6-10).
Sonra Şekem’in babası Hamor Yakup’la konuşmak için dışarı çıktı. Bu arada Yakup’un oğulları olanları duyar duymaz tarladan dönmüşlerdi. Şekem’in Yakup’un kızıyla olarak İsrail’de çirkin bir şey yapmış olması yüzünden şok oldular ve öfkelendiler. Ama Hamor onlara, “Oğlum Şekem kızınıza gönül verdi. Lütfen onu ona zevcesi olarak verin. Bizimle evlenin; kızlarınızı bize verin ve kızlarımızı kendinize alın. Aramıza yerleşebilirsiniz; toprak size açıktır. Orada yaşayın, ticaret yapın ve mülk edinin. (34:6-10)
Kız kardeşleri lekelendiği için, Simeon ve Levi önce Şekem’in sünnet edilmesi gerektiğinde ısrar etti. Hamor ve Şekem kabul etti ve bütün Şekemlileri de ayini geçirmeye ikna ettiler. Üç gün sonra, “hepsi hala acı çekerken” (Tekvin 34:25), Simeon ve Levi Hamor’u, Şekem’i ve bütün klanı katletti ve köylerini yağmaladı. Bazı modern bilginler bu hikayenin sonradan ilave edildiğini, Yahudi kirlilik fikirlerinin Yahudi olmayan putperestlerden kaynaklandığını düşünüyorlar. Yahudi tarihinin daha sonraki bazı devirlerinde, bu tür insanlarla evlilik yasakları vardı. Dina, Anita Diamant’ın modern romanı The Red Tent’te de yer alıyor.
Hz. Yusuf
Hz. Yakup’un Rahel’den olan iki oğlu Yusuf ve Bünyamin’di. Rahel, Bünyamin’i doğururken öldü. Rahel’e olan sevgisi sebebiyle onlar Yakup’un en sevdiği oğullarıydı. Hz. Yusuf bir rüya tabircisiydi ve kardeşlerine Yusuf’u çevreledikleri ve önünde eğildikleri bir rüyayı anlattı. Onlar ise Mısır’a doğru yola çıkan bir kervana Hz. Yusuf’u köle olarak sattı. Yakup’un Yusuf için yaptırdığı hususi kaftanı aldılar, kana buladılar ve Yakup’a Yusuf’un öldüğünü söylediler. Hz. Yusuf bir rüya tabircisi olarak Firavun’un rüyasını çözebildi ve Mısır’ın veziri oldu.

Ghiberti tarafından Yusuf’un Hikayesi
Sailko (CC BY)
Bu, On İki Kabile’nin Mısır’a nasıl taşındığının hikayesini oluşturdu. Kenan’da kıtlık olduğunda Hz. Yakup, oğullarını yiyecek için pazarlık yapmak üzere Mısır’a gönderdi. Onlara birkaç oyun oynayan Yusuf’u tanımadılar, lakin o sonunda kardeşlerini affetti ve kabileyi Mısır’a getirmelerini söyledi. Hz. Yusuf’u hatırlamayan ve tahıl şehirlerini inşa etmek için İsraillileri köleleştiren bir Firavun zuhur edene kadar Mısır’da refah içindeydiler.
Hz. Yakup’un Ölüm Yatağı Duası
Tekvin’in sonunda, Hz. Yakup ölürken, oğullarının her birine hitap eder (bölüm 49). Ölüm döşeği dualarına (taşa kazınmış olarak) itibar bahşedilirdi ve gelecekteki hadiseleri tahmin etmek için edebi bir vasıta olarak kullanılırdı:
Sonra Yakup oğullarını çağırdı ve dedi: “Etrafımda toplanın ki size gelecek günlerde neler olacağını anlatayım: “Ruben, sen benim ilk oğlum, kudretim, kuvvetimin ilk işareti, şerefte üstün, kuvvette üstün. Sular gibi çalkantılısın, artık üstün olmayacaksın, zira babanın yatağına, benim yatağıma çıktın ve onu murdar ettin. [Daha önce Ruben’in babasının cariyeleriyle (ikinci, yasal evlilikler) cinsi münasebetine dair bir hikaye vardı]. Simeon ve Levi kardeşlerdir – kılıçları zorbalık silahlarıdır. Onların meclisine girmeyeyim, toplantılarına katılmayayım, zira öfkeyle adam öldürdüler ve istedikleri gibi öküzleri sakatladılar. Öfkeleri, çok şiddetli ve hiddetleri çok acımasız, lanet onlara! Onları Yakup’ta dağıtacağım ve İsrail’de dağıtacağım. Yahuda, kardeşlerin seni övecek; elin düşmanlarının boynunda olacak; babanın oğulları sana eğilecek. Sen bir aslan yavrususun… Asa Yahuda’dan, idare asası da ayaklarının arasından ayrılmayacak. Ta ki sahibi gelene ve milletlerin itaati ona ait olana kadar.” (Tekvin, 49:1-10)
Bu, son oğula değin devam eder. Yine, bereketler kabileler topraklara yerleştiğinde daha sonraki gelenekleri aksettirir. İlk doğan olarak, Ruben otorite mantosunu miras almalıydı, ancak babasına karşı günah işlemişti. Simeon ve Levi, Şekem kabilesini katletmişlerdi. Bu bereket, dördüncü oğul olan Yahuda’nın diğerlerine hükmetme vaadini (torunu Kral Davut’ta) neden miras aldığını açıklar. Torunları Hz. Musa ve Harun olan Levi, bir toprak parçası almadı. Hz. Harun ilk baş rahip oldu. Toprak yerine, Levililer Kudüs’te inşa edildiğinde Mabet’in personeli oldular. Toprağı işlemeyen diğer bütün kabileler, et, ekmek ve şaraptan oluşan kurbanlık sunularıyla Levililerin bakımına katkıda bulunacaktı. Levililere ayrıca topraklarda sığınma şehirleri tayin edildi.
Kabile Konfederasyonundan Babil Sürgünü’ne
Yeşu, Hakimler ve I. Samuel kitapları, Yahudilerin Mısır’dan kaçmasının ardından (Çıkış) Kenan’daki fethi ve yerleşmeyi anlatır. Geleneklere göre, Yahudilere Sina Dağı’nda diğer milletler gibi olmamaları gerektiği söylendi. Bu, idare için de geçerliydi; İsrail’in bir insan hükümdar olmayacaktı çünkü Tanrı onların hükümdarıydı. Kenan’a yerleştikten sonra, İsrailliler bir kabile konfederasyonu vasıtasıyla hüküm sürdü. Bu, Kenanlılara ve daha sonraki Filistinlilere karşı savaşlar tertiplemek için ortak bir teşebbüstü. O sırada İsrailliler, Ahit Sandığı’nı (Tanrı’nın Sina Dağı’nda Hz. Musa’ya verdiği yasaların taş tabletlerini içeren) barındıran taşınabilir bir toplantı çadırına sahipti. Kıskançlıktan ve herhangi bir kabilenin hakimiyet iddia etmesinden kaçınmak için çadır çeşitli kabile toprakları arasında döndürüldü. Bu çeşitli kült sahaları (Şilo gibi) bu devir için kabilelerin birçok kaynağını ve hikayesini üretti.

İsrail’in On İki Kabilesine Tahsis Edilen Topraklar
Janz (CC BY-SA)
Kabile Konfederasyonu Filistinlilerle savaşmak için kafi olmadığında, halk Peygamber Samuel’den “bize bir kral vermesini” istedi (1 Samuel 8:5). İlk kral Saul kötü bir örnekti ve öldürüldüğünde, kabileler Hz. Davut’u kral olarak seçti. Bu devir birleşik monarşi olarak bilinmeye başlandı ve altın çağ olarak görüldü. Oğlu Hz. Süleyman, yeni payitaht Kudüs’te ilk Mabet kompleksini inşa etti.
Hz. Süleyman’ın zenginliği ve bilgeliğiyle ünlenmesine rağmen, inşa programları kabilelerden işçi alımı içeriyordu. Hz. Süleyman’ın ölümünden sonra (takribi MÖ 920?), kabileler pratiği durdurması için oğluna yaklaştı. O reddetti. Kabilelerden on tanesi ayrıldı ve Kuzey İsrail’de ayrı bir krallık kurdu. İki kabile sadık kaldı, Yahuda ve Bünyamin, ve onlar Güney’de kendi krallıklarını kurdular (Yahuda krallığı). Sonraki iki yüz yıl boyunca, bu krallıklar bazen yabancı istilacılara karşı savaşmak için birleştiler, ama çoğu zaman birbirleriyle savaştılar (Krallar 2 ile Tarihler 1 ve 2).
GÜNEYDEKİ İKİ KABİLE, BÜNYAMİN VE YAHUDA HAYATTA KALMAYI BAŞARAN BİRİCİK KABİLELER OLDU.
MÖ 722’de Asur İmparatorluğu, Kuzey İsrail Krallığı’nı işgal etti ve onu yok etti. Asurlular, fethedilen bir bölgeden gelecekteki herhangi bir isyanı bastırmak için tasarlanmış bir politikaya sahipti. İsraillileri dışarı taşıyarak ve onları kendi halklarıyla değiştirerek nüfusları kelimenin tam manasıyla değiştirdiler. Bu on kabilenin varış noktası ve hayatta kalmaları bir sır olarak kalmaya devam ediyor. Onlar, tarihte kaybolan İsrail’in on kayıp kabilesi olmuşlardı.
Asur İmparatorluğu, neo-Babil İmparatorluğu tarafından fethedildi. Babilliler, MÖ 587’de Kudüs’ü ve Güney Krallığı’nı fethetti ve Süleyman Mabedi’ni yıktı. Benzer bir dış politika ile esirler Babil’e götürüldü. Bu devir Babil Sürgünü (topraktan sürgün edilme) olarak bilinir. Ahameniş İmparatorluğu’nun kurucusu Büyük Kiros (MÖ 550-530), Babillileri fethettiğinde, Yahudilerin geri dönüp Mabetlerini tekrar inşa etmelerine izin verdi (MÖ 539). Böylece güneydeki iki kabile, Bünyamin ve Yahuda hayatta kalmayı başaran biricik kabileler oldu.
Peygamberlerin Kitapları
İsrail Peygamberleri keramet sahipleri olarak hizmet ettiler veya eski insanların tanrılarıyla irtibat kurma yolu oldular. Peygamberler Tanrı tarafından öğretiler, uyarılar ve sosyal adaletin detaylarını vermek üzere çağrıldılar. Tanrı’nın bu felaketlere niçin izin verdiğine dair bir açıklamayı Peygamberlerin kitaplarında buluyoruz. Tanrı, İsrail’i günahları için cezalandırmak için yabancı güçleri kullanmıştı, bunların en büyüğü de ülkede putperestliğe izin vermekti. Aynı zamanda, Peygamberler Tanrı’nın insanlık tarihine “son günlerde” (Yunancada eschaton) bir kere daha müdahale edeceğine dair bir ümit mesajı sundu. Tanrı, Davut’un soyundan gelen bir mesih (“meshedilmiş kişi”) yetiştirecekti. O zaman, son bir savaş ve ardından son bir yargılama olacaktı. Kötüler Cehenneme mahkûm edilecek, doğrular ise yeryüzünde Tanrı’nın insanlık için orijinal planı olan yeni bir Cennet’e sahip olacaklardı. O zaman, İsrail’in ihtişamı geri kazanılacak ve diğer milletler onun otoritesine tabi tutulacaktı. Bunlar arasında, uzak diyarlardan toplanan on iki İsrail kabilesinin yeniden kurulması teması da yer alıyordu.
Peygamber Hezekiel’e göre:
Bundan dolayı Hakim Rab şöyle diyor: Yakup’un sürgünlerini şimdi geri getireceğim, ve bütün İsrail halkına merhamet edeceğim, ve mukaddes adım için azimli olacağım. Ve kendi utançlarını ve bana ettikleri bütün hainliklerini unutacaklar, o zaman ki, kendi toprakları üzerinde emniyette oturacaklar ve onları korkutan olmayacak. O zaman ki, kendilerini milletlerden geri getirmiş, ve düşmanlarının memleketlerinden onları toplamış olacağım ve birçok milletin gözü önünde onlara kudsiyetimi göstereceğim. Sonra onları milletler arasına ben sürgün ettiğim için, kendi topraklarına da onları ben topladığım için bilecekler ki, ben onların Tanrısı Rab’bim; ve artık orada onlardan hiç birini bırakmayacağım; ve yüzümü artık onlardan gizlemiyeceğim; çünkü Ruhumu İsrail’in evi üzerine döktüm, diye beyan etti Hakim Rab (39:25-29).
MÖ 330’da Büyük İskender (MÖ 336-323) İsrail de dahil olmak üzere Doğu Akdeniz’i fethetti ve Yunan idaresini kurdu. Makkabi İsyanı (MÖ 167-160) Yunanlılara karşı zafer kazandı ve Yahudi idaresi Roma’nın MÖ 63’te İsrail’i fethetmesine kadar yaklaşık yüz yıl sürdü. Bu devirde İsrail için artan bir ümit görüldü ve kendini mesih ilan eden birkaç figür, şimdi Tanrı’nın müdahalesi için yalvarıyordu. İsrail’in restorasyonu fikri bu devirde tekrar canlandırıldı.
Hıristiyanlık
Hristiyanlar, Nasıralı İsa’nın Peygamberlerce keramet edilen mesih olduğunu iddia etti. O, peygamberlerle aynı mesajı vaaz etti ama aynı zamanda Tanrı’nın krallığının artık yakın olduğunu da söyledi. Onun hizmeti, İsrail’in on iki kabilesini sembolize eden on iki havarinin (Yunancada “öğrenciler”) çağrılmasını ihtiva ediyordu. İnciller isimlere dair her zaman aynı fikirde olmaz ve Luka 70 havari daha olduğunu bildirdi. Ancak, bunlardan devamlı olarak “on ikiler” olarak bahsedilir. Luka’nın son akşam yemeği versiyonunda, müstakbel krallıktaki rolleri açıkça belirtilmiştir: “Sizler, geçirdiğim imtihanlarda benimle beraber yanımda duranlarsınız; ve Babamın bana krallık tahsis etmesi gibi, ben de size bir krallık tahsis ediyorum. Böylece krallığımda soframda yiyip içebilir ve tahtlar üzerinde oturup İsrailin on iki kabilesini yargılayabilirsiniz ” (Luka 22:28-30).

Havarilerin Çağrılması, Domenico Ghirlandaio
Perledarte (CC BY-NC)
Luka’nın Resullerin İşleri kitabında, o Pentekost hadisesinin anlatımında Hezekiel’den (yukarıdaki) alıntıyı kullanmıştır. Yahudiler, Pentekost’u kutlamak için Kudüs’te bulunuyorlardı (“dünyadaki her milletten”) ve bu, “Tanrı’nın ruhunun” Hz. İsa’nın takipçilerinin üzerine döküldüğü zamandı. Vahiy kitabında, Patmoslu Yuhanna, cennetteki 144.000 şehit hakkında yazmıştır (12×12=144). Onun restore edilmiş Kudüs vizyonunda, İsrail’in on iki kabilesinin isimleri şehir kapılarına yazılmıştır (21:12-13).
Kayıp Kabileleri Aramak
İsrail’in kayıp on kabilesinin aranması antik çağda başladı ve modern dünyada devam ediyor. Geç antik çağ ve Orta Çağ’dan kalma birçok yazı, İsrail’in doğusundaki bölgelerin yanı sıra Afrika’daki, bilhassa da Yahudi cemaatine sahip Etiyopya’daki yerleri teklif etti. Etiyopya’daki Beta İsrail topluluğu, Dan kabilesinin soyundan geldiğini iddia etti. (Bu Yahudiler daha sonra Eritre/Etiyopya iç savaşının sonunda 1991’de Solomon Operasyonu esnasında hava yoluyla İsrail’e getirildi). Rusya ve Avrupa Yahudilerine karşı düzensiz zulümlerle birlikte, bir vatan ümidi (Siyonizm) bütün kayıp kabileleri bir araya getirmenin yollarını ihtiva eden önemli bir tema haline geldi.
Daha sonra Babilliler ve ardından Perslerce fethedilen Asur İmparatorluğu, Suriye’den Afganistan’a, Kuzey Arabistan’dan Karadeniz’e ve Güney Rusya’ya kadar uzanan geniş bir bölgeyi kapsıyordu. Bölge İpek Yolu’nu, Çin ve Hindistan’a giden kervan yollarını içeriyordu ve bu, kabilelerin bu bölgedeki muhtelif halklar arasında bulunabileceği yönünde spekülasyonlara yol açtı. Yaygın bir fikir, İskitlerin veya Kimmerlerin kabile ananelerini benimseyen eski Yahudiler olduğu ve bu bölgelerden kabilelerin Rusya’ya ve sonunda Avrupa’ya yayıldığıydı.
Abraham Mordechai Farissol (1451-1525), Amerika’nın yerlilerinin kayıp kabileler olduğunu iddia eden ilk Yahudi yazardı. Bu bölgelerde yolculuk yapan Aaron Levi, kabilelerin Yahudi ritüellerini tatbik ettiğine tanık olduğunu ve bunların Ruben ve Levi’nin neslinden geldiğini iddia etti. Diğerleri, Hindistan’daki Yahudi cemaatlerinin onların soyundan geldiği iddiasındaydı. On kayıp kabile, Afganistan, Azerbaycan, Myanmar, Kürdistan, Keşmir bölgelerinde ve Rusya, Japonya ve Çin’in Tatarları arasında yaşayan Yahudilerle özdeşleştirilmeye başlandı.
19. yüzyılda, İsa Mesih’in Son Zaman Azizler Kilisesi cemaatinin kurucusu Joseph Smith, yerli Amerikan kabilelerinin Babil yıkımından (MÖ 587) önce Amerika’ya göç eden on kişinin torunları olduğunu iddia etti. İddia, Hz. İsa’nın onları ziyaret etmek için Amerika’ya geldiği fikrini içeriyordu.
1948’de İsrail devletinin kurulmasıyla birlikte bazı İsrailliler, on kayıp kabileyi bulmadan gerçek restorasyonun gerçekleştirilemeyeceği fikrini destekledi. DNA ve genom çalışmaları gibi yeni bilimlerden faydalanmak için araştırma enstitüleri kuruldu. Asya ve Afrika bölgelerindeki halkların DNA numuneleri kullanılarak, Orta Doğu’daki Sami halklarının (Araplar ve Yahudiler) baskın özellikleriyle bazı bağlantılar kurulabilir, ancak bunlar yüzyıllar boyunca mahalli genetik türlerle karışmış vaziyette. Araştırma devam ediyor.
Kaynak