[ad_1]
Tilsit Antlaşmaları; 1807 yılı, Temmuz ayında, Fransa İmparatoru I.Napolyon (1804- 1815) ile Rusya ve Prusya hükümdarları arasında, Friedland Muharebesi sonrasında imzalanan iki barış antlaşmalarıdır. Bu antlaşmalar Dördüncü Koalisyon Savaşını sona erdirmiş, Fransa’nın Orta Avrupa üzerindeki kontrolünü Prusya phasına pekiştirmiş ve Rusya’yı da Napolyon müttefiki haline getirmiştir.
Polonya’da uzun süre devam eden ve kanlı bir seferin ardından Napolyon komutasındaki Fransız Büyük Ordusu (Grande Armée) 14 Temmuz 1807 tarihinde Friedland Muharebesinde Rus Ordu güçlerini kesin bir şekilde yenmeyi başarmıştır. Ateşkes imzalandıktan sonra Napolyon ile Rusya Çarı Alexander I (iktidar dönemi;1801-1825) Niemen/Neman Nehri ortasında bir sal üzerinde, sadece barış koşulları değil, aynı zamanda, Fransa ile Rusya arasında ittifak yapma şartlarını da görüşmek üzere buluşmuşlardır. Prusya Kraliçesi Louise’in kararlı çağrılarına rağmen İmparator Napolyon, Prusyalıları savaş öncesi topraklarının neredeyse yarısını bırakmaya zorlamış ve bu topraklarında Fransız yandaş devletleri olarak Vestfalya Krallığı ve Varşova Büyük Dukkalığını kurmuştur.
Tilsit Antlaşmaları, Kıta Avrup’sının büyük bir kısmını doğrudan veya ittifaklar ya da bağımlı devlet gibi dolaylı politik yollarla Napolyon’un kontrolü altına almasını sağlamıştır. Fransa, neredeyse bütün Avrupa’yı kapsayan siyasi bir oluşum “Büyük İmparatorluğun” merkezi haline gelmiştir. Bu nedenle Tilsit Antlaşmasının imzalandığı gün, İmaparator Napolyon gücünün zirveye ulaştığı gün olmuştur.
Arka Plan: Avrupa’nın Fethi
Napolyon Savaşlarının aslında, genellikle 1803 yılı Mayıs ayında, Fransa ile Birleşik Krallık arasındaki kırılgan barışın sona erdiği ve iki ülkenin yeniden savaş kararı aldıkları zaman başladığı söylenir. İmparator Napolyon, İngiltere topraklarının planlı bir şekilde işgali için bir ordu kurmaya başladığı zaman, İngilizler de Avrupa’nın diğer büyük güçleri olan Avusturya, Rusya, İsveç, Napoli ve Sicilya’nın da katıldığı Fransa karşıtı Üçüncü Koalisyon halinde örgütlemişlerdir. Üçüncü Koalisyon bileşeni devletler 1805 yılı yazında ordularını seferber ederlerken Napolyon’da karşı saldırıya geçmekten çekinmemiştir. Napolyon, daha önce planlanmış olduğu Britanya işgalinden vazgeçerek, La Grande Armée (Büyük Ordu) diye yeniden adlandırılan 210.000 kişilik ordusunu Ren Nehri boyunca yürütmüş ve Avusturya-Rusya güçlerinden oluşan bir orduyu bozguna uğratmadan önce Ulm Seferi sırasında (25 Eylül-20 Ekim 1805) Austerlitz Muharebesinde (02 Aralık) Avusturya’nın önemli bir ordusunu yok etmiştir. Parçalanarak dağıtılan Rus ordusu, topallayarak Macaristan’a geri dönerken, Avusturya teslim olma kararı almış ve Üçüncü Koalisyon Savaşı’da sona ermiştir.
NAPOLYON, AUSTERLİTZ’DE KAZANDIĞI ZAFERİN ARDINDA, AVRUPA HARİTASINI YENİDEN ŞEKİLLENDİRMİŞTİR.
İmparator Napolyon, Asterlitz Muharebesinde kazandığı zaferin ardından Avrupa haritasını yeniden şekillendirmiştir. Napoliten Bourbon Hanedanı’nı tahtından indirerek, Napoli tahtını kardeşi Joseph Bonapart’a vermiş, ayrıca da, Fransa koruması altında bir Alman Devletleri Birliği olan Ren Konfederasyonunu kurmuştur. Konfederasyona üyelik, bu devletlerin Kutsal Roma İmparatorluğundan çıkmasını gerektiriyordu ve bu durum doğrudan Roma İmparatorluğunun 1806 yılı, Temmuz ayında dağılmasına yol açmıştır. Orta Avrupa’da yeni başgösteren Fransa nüfuzu, savaş çığırtkanlığı yapan Prusya’yı tehdit ediyordu; Prusyalı subaylar Berlin’deki Fransa Büyükelçiliği merdivenlerinde provokatif bir şekilde kılıçlarını bilerlerken, Prusya Kraliçesi Louise’in etrafında toplanarak bir savaş partisi kurmuşlardı. Frederick William III, 1806 yılı, Ekim ayında, karısının baskısna boyun eğerek, Fransa’ya karşı savaş ilan ederken Dördüncü Koalisyon Savaşında Rusya ve İngiltere güçlerine katılmıştır.
Ancak, III. Frederick William Fransa’ya karşı savaşı çok erken ilan etmiş, Prusya Ordusuna destek vermek amacıyla birliklerini sevke etmek üzere Rusya güçlerine yeterli zaman tanımamıştır. Kışı Güney Almanya’da geçiren Napolyon, hızla Saksonya’yı işgal etmiş ve Jena-Auerstedt Çifte Muharebesinde (14 Ekim 1806) Prusya ordusunu ezici bir yenilgiye uğratmıştır. Berlin ise, iki hafta gibi kısa bir süre sonra düşmüş ve Prusya Sarayını Doğu Prusya’daki Königsberg’e (günümüzde Kaliningrad/Rusya) kaçmaya zorlanmıştır. Napolyon daha sonra, Prusya egemenliği altında olan Polonya’yı işgal ederek 19 Aralık günü Varşova’ya girmiş ve Varşova’da yerel halk tarafından adeta bir kurtarıcı olarak karşılanmıştır. İmparator Napolyon, her ne kadar, Polonya egemenliğinin yeniden tesis edilmesi konusunda açık bir vaatte bulunmamaya dikkat etmiş olsa da, Fransız işgali altındaki altı Polonya bölgesini, yedi Polonyalı soyludan oluşan bir Konsey tarafından yönetilen yarı özerk bir siyasi oluşum halinde örgütlemiştir.
Polonyalı yurtseverlerin desteğini alan Napolyon, Fransa Büyük Ordusuna (Grande Armée), Vistula Nehri boyunca, Rus Çarı Alexander’e hizmet eden Almanya doğumlu bir subay olan Kont Levin August von Bennigsen komutasındaki Rus ordusyla çatışmaya girme emrini vermiştir. Bu Polonya Seferi, 7-8 Şubat 1807 tarihlerinde şiddetli kar fırtınasının olduğu bir zamanda yapılan kanlı ama sonuç alınamayan Eylau Muharebesi ile doruğa ulaşmıştır. Her iki ordu da yaklaşık olarak 25.000 kayıp vermesine rağmen herhangi bir avantaj elde edilememiş ve savaşın ardından her iki ordu da kışlık karargâh bölgelerine çekilmişlerdir. Bu çekilme, Napolyon komutasındaki Fransa Büyük Ordusu zaferden başka bir sonuçla ilk kez karşılaşmış ve moralinin bozulmasına neden olmuştur. Dört aylık bir zaman sonra kışlık karargâhlarından çıkan Napolyon ve Kont August Bennigsen, Friedlan Muharebesinde bir kez daha karşı karşıya gelmişlerdir. Fransız güçleri, Rus askeri güçlerini Alle Nehrine doğru sürerlerken, Napolyon’un da aradığı belirleyici savaşın bu savaş olduğu ortaya çıkmıştır. August Bennigsen komutasındaki ordu, yenilginin ardından, Niemen Nehri boyunca geri çekilmiştir. Napolyon, Rus ordusunu takip ederek, kampını karşı kıyıda Tilsit (Sovetsk) kasabası yakınlarında kurmuştur.
Uzun Zamandan Beri Beklenen Barış
İmparator Napolyon, 19 Haziran 1807 tarihinde, Friedland Muahrebesinden dört gün sonra Kont Bennigsen’den ateşkes olmasını içeren bir mektup getiren Rus Elçisi Prens Dmitriy Lobanov-Rostovsky’yi kabul etmiştir. Mektupta aşağıya çıkarılan mesaj yer alıyordu:
Son zamanlarda sık sık yaşanan kanlı savaşlardan sonra Rusya, bir çatışmaya, belki de ilkinden daha korkunç sonuçları olacak yeni bir savaşa girmeden önce bir ateşkes önerisinde bulunarak, bu yıkıcı savaşın kötülüklerini hafifletmek arzusundadır.(Mikaberidze,225).
İmparator Napolyon ateşkes önerisini kabul etmiş ve Elçi Prens Labanov-Rostovsky’nin akşam yemeğinde kendisine eşlşk etmeye davet etmiştir. Napolyon, Rusya Çarı I.Alexander’ın sağlığına kadeh kaldırdıktan sonra Rusya ile dostluk istediğini ve Vistül Nehrini Fransız ve Rus İmparatorlukları arasında doğal sınır olarak belirlediğini ifade etmiştir. Bu mesajın anlamı önemliydi; çünkü zamanında barış yapılabilir ise Napolyon’un Rusya’dan herhangi bir toprak talep etmeyeceği ima ediliyordu. Napolyon, savaşı sürdürmek için kesinlikle askeri kaynaklara sahip olmasına rağmen ordusunun moral bozukluğunun da farkındaydı ve Rusya işgalinin uzun ve maliyetli olacağını da biliyordu. Ayrıca, Fransa İmparatoru gerçek düşmanı olarak gördüğü Britanya’yı yenilgiye uğratmak için bütün çabasını harcamaya istekliydi. Bu hedefi doğrultusunda Rusya ona bir düşmandan daha ziyade bir müttefik olarak daha yararlı bir şekilde hizmet edeceğini düşünüyordu. Napolyon, Rusya’nın da İngiliz mallarına yönelik Avrupa çapında bir abluka yaptırımı olan Kıta Sistemine katılmasını arzulyordu. Napolyon, Britanya yönetiminin Fransa önünde diz çöktürmesinin tek yolu bu abluka olarak görüyordu.
Bu arada Rus Çarı I. Alexander da barış yapılması konusunda istekliydi. Hem Napolyon ve hem de Osmanlı İmparatorluğuna karşı aylarca süren kanlı seferlerin ardından Çar Alexander, yıpranmış ordusunu yenilemek ve gücünü toplamak üzere savaşa ara verilmesini memnuniyetle karşılamıştır. Buna ek olarak, Fransız güçlerinin Rusya topraklarını işgal etmesi Plonyalı tebasını isyana teşvik edebileceğinden endişeliydi. Rusya Çarı I. Alexander’in barış kararı almasını etkileyen diğer bir etken; İngiltere’nin savaşın yükünü Rus ordusuna bıraktığını ve İngilizlerin Napolyon’u yenmekten daha ziyade sömürgeci çıkarlarını güvence altına almakla ilgilendiklerini hissetmesi nedeniyle olmuştur. Hem ihanete uğradığını ve hem de kullanıldığını düşünen Rus Çarı Alexander, artık kendi başına savaşmaya pek istekli değildi ve Napolyon ile şahsen görüşmek üzere St. Petersburg’dan ayrılmıştır.
İki İmparator’un Buluşması
İmparator Napolyon, Rus Çarı I. Alexander ile buluşmasına hazırlık olarak Niemen Nehri ortasında, giriş ve çıkışı nehrin her iki kıyısına bağlanan devasa bir sal inşa edilmesi emrini vermiştir. Salın üzerine, kapıları hem Fransa ve hem de Rusya’nın imparatorluk kartlarıyla bezenmiş süslü bir çadırköşk kurulmuştu. 25 Haziran 1807 tarihinde her iki imparator da maiyetleriyle birlikte kürekle salın üzerine çıkarıldılar. Sala ilk çıkan Napolyon olmuş ve tekneden inerken Çar Alexander’i kucaklamıştır. Görünüşe göre Rus Çarı Alexander, Napolyon’u “Efendim, ben de İngilizlerden en az sizin kadar nefret ediyorum” sözleriyle karşılarken, Fransız İmparatoru bu açıklamaya karşılık “O halde barış yapılır” diye cevap vermiştir (Mikaberidze, 225).
İki İmparator daha sonra, kurulan çadırköşkün özel bölgesine girdiler ve sonraki iki saat boyunca sohbet etmeye başladılar. Fransız ve Rus askerleri Niemen Nehrinin her iki yakasında hazır kıta sıralanmış olarak, taraflar arasında bir anlaşmaya varılıp varılmayacağını merak edip endişeyle bekliyorlardı. Sala davet edilmeyen, ancak, Fransa ve Rusya imparatorlarının alacakları kararların, aynı zamanda kendi krallığının da kaderini belirleyeceği sırada atını nehir kıyısında bir aşağı, bir yukarı çaresizce sürmek zorunda bırakılan Prusya Kralı III. Frederick William de bekleyen askerlerden daha az endişeli değildi. Kral Frederick Willam, adeta sonradan akla gelmiş gibi, ertesi gün sala davet edilmiştir. Bu ikinci karşılaşmanın sonunda Rus Çarı I. Alexander nehrin Fransa tarafına kürek çekerek Tilsit kasabasına çıkmıştır. 100 pare top atma selamıyla karşılanmış, kasabada bizzat Napolyon eşlik etmiş ve Tilsit kasabasındaki en güzel malikâneye yerleştirilmiştir. Buna karşılık Frederick William III için böylesi bir karşılanma düzenlenmemiş, Napolyon’un küçümseyici tavrına maruz kalmış ve bir değirmencinin evine yerleştirilmiştir.
İmparator Napolyon ve Çar I. Alexander aralarında iyi anlaşıyorlardı. Birbirlerinin onuruna ziyafetler düzenliyor ve her bir taraf, diğer tarafın birliklerini denetleyerek gözden geçiriyordu. Napolyon, Rusya birlikleri arasında el bombacı bir grubuna Onur Lejyonu ödülünü bile vermiştir. Napolyon, eşi Josephine’ yazdığı bir mektubunda, 29 yaşındaki Rus Çarı Alexander’in “çok yakışıklı ve iyi bir genç imparator; sanıldığından daha fazla zekâya sahip” olarak tanımlamıştır (Roberts, 457). Çar I. Alexander da saatlerce sohbet ettiği Napolyondan çokça etkilenmiştir. İzleyecekleri politikayı belirlemiş, Britanya’ya olan karşılıklı nefretlerini ve olası bir ittifak şartlarını tartışmış, ama aynı zamanda, felsefe hakkında da uzun uzadıya sobet etmişlerdir. Tarihçi Andrew Roberts, iki imparatorun en iyi yönetim biçimini tartıştıkları kayda değer bir konuşmayı şöyle aktarmaktadır: “Mutlak hükümdar Çar Alexander ilginç bir şekilde seçmeli monarşiyi savunurken, otoritesini halk oylamasıyla onaylandığı varsayılan Napolyon otokrasiyi savunuyordu” (Roberts,458). İki hükümdarın birbirlerini sıcak karşılamaları ve karşılıklı iltifatları Kral Frederick William’e kadar uzanmıyordu. Her iki imparator da Prusya Kralını skıcı biri olarak görüyor ve onun varlığına sadece mecbur oldukları ölçüde hoşgörü gösteriyorlardı.
İlk Antlaşma: 7 Temmuz 1807
Birkaç gün süren tartışmalardan sonra, Fransa ve Rusya arasındaki Antlaşma nihayet 07 Temmuz 1807 tarihinde imzalanmıştır. Bu antlaşma, her ne kadar Fransa çıkarlarını Rusya’nın çıkarlarından üstün tutmuş olsa da, Rusların mağlup olmuş bir ulus oldukları düşünüldüğünde, şaşırtıcı derecede bu anlaşmayı iyi karşılamışlardır. Rus Çarı Alexander’in kabul ettiği tavizlerin çoğu Prusya phasına verilmiştir. Rusya, İyonya Adaları dışında kendisine ait hiçbir toprak parçasını kaybetmemiştir. İlk Tilsit Antlaşması şartları aşağıya çıkarılan maddeleri içeriyordu:
- Fransa ve Rusya İmparatorlukları arasında resmi bir ittifak.
- Rusya’nın Fransa koruması altında Ren Konfederasyonunu tanıması.
- Daha önce Prusya’nın bir parçası olan Danzing’ın (Gdańsk), özgür bir şehir olması
- Rusya’nın, Napolyon’un en küçük kardeşi Jérome Bonapart’ın Kralı olduğu Vestfalya Krallığını Fransız bağımlı devleti olarak tanıması
- Rusya’nın, Polonya topraklarında kurulan Varşova Büyük Dukkalığını tanıması. Napolyon’un müttefiki Saksonya Kralı Frederick Augustus’un Saksonya hükündarı olarak tanıması
- Rus Çarı Alexander I, İngiltere ile Fransa arasında barış sağlanmasına aracılık etme ve bu tür görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanması halinde İngiltere ile savaşa girme sözünü, Napolyon’ da aynı şekilde Rusya ve Osmanlı İmparatorluğu için vermesi
- Rusya, Kıta Sistemine katılarak, Danimarka ve İsveç limanlarını İngiliz ticaretine kapatmaya zoralaması
- Napolyon, Rusya’nın şu anda İsveç’in elinde bulunan Finlandiya’yı işgal etmesini kabul etmesi
İLK TİLSİT ANTLAŞMASIYLA, AVRUPA ESAS İTİBARİYLE, FRANSA VE RUSYA ETKİ ALANLARINA GÖRE BÖLÜNMÜŞTÜR.
Rusya, Fransa’nın uygulamaya koyduğu İngiltere’ya karşı Kıta Sistemi ablukasına katılmaya ve Polonya’daki potansiyel siyasi varlığını tanımaya zorlanmış olsa da, Tilsit Antlaşmasıyla Avrupa esas itibariyle Fransa ve Rusya etki alanlarına bölünmüştür. İmparator Napolyon, pastanın üzerine krem olarak Prusya işgali altında Polonya’nın bir kısmını olan Bialystock şehrini (Kuzeydoğu Plonya) Rus Çarı I. Alexander’e hediye etmiştir. Ancak, dostluk maskesine rağmen Çar I. Alexander’in gerçek düşmanının kim olduğunu da unutmadığı açıktır. Çar Alexander St. Petersburg’a dönmeye hazırlanırken, eski müttefiki Kral Frederick William’e de veda etmiştir. Prusya Kralı Frederick Willima III karşısınd eğilerek, Napolyon’un “boynunu kıracağına” dair söz veriyordu. “Tüm performansıma ve dış davranışlarıma rağmen her zaman olduğu gibi yine senin dostunum ve bunu sana davranışlarımla kanıtlamayı umuyorum” (Lieven,53) diye eski dostuna açıklama yapmıştır.
İkinci Antlaşma: 9 Temmuz 1807
Prusya ile ikinci anlaşmanın imzalanmasından üç gün önce, yani 06 Temmuz günü, Prusya Kraliçesi Louise Tilsit kasabasına gelmiştir. Kraliçe Louise, İmparator Napolyon ile iki saatlik bir görüşmesinde, ülkesine merhamet etmesi için yalvarmış ve Prusya’nın en azından Magdeburg şehrini Elbe Nehri batı yakasında tutmasına izin verilmesini istemiştir. Daha 35 yaşında olan Kraliçe Louise, siyasi kurnazlığının yanı sıra incelikli bir şekilde kullandığı güzelliğiyle de ünlüydü; kadınsı çekiciliğiyle, stratejik öneme sahip Magdeburg şehrini elinde tutmasına izin verilmesi için İmparator Napolyon’un sempatisini kazanmayı umuyordu. Ancak tam aksine, Napolyon, Kraliçenin gözyaşlarından etkilenmemiş; “Buraya kadar onun güzel gözleri için geldiğime inanıyor” diye özel kalemiyle alay etmiştir.
Magdeburg şehri, Brunskwick ve Hesse-Kassel topraklarından oluşan yeni Vestfalya Krallığının bir parçası haline gelmiştir. İmparator Napolyon, Prusya ordusnu Jena-Austertedst Muharebesinde mağlup ve Prusya’nın başkenti Berlin’i işgal ettiği zaman, Rusya’ya gösterdiği kadar hoşgörüyle Prusya’ya davranma yükümlülüğü bulunmadığını düşünüyordu. Prusysa’nın Magdeburg kentinin kaybetmesinin yanı sıra aşağıya çıkarılan sert anlaşma şartları dayatılmıştır:
- Prusya, Elbe Nehrinin batısındaki tüm topraklarını terk etmek ve ilk Antlaşma sırasında kararlaştırılan bütün toprak değişikliklerini kabul etmek zorunda kalmıştır; bu durum, Danzing şehrinin ve Polonya’daki tüm toprakların kaybının kabul edilmesi anlamına geliyordu.
- Prusya’nın Ren Konfederayonunu tanıması, Almanya’nın Fransa hegemonyasını kabul etmekle eşdeğer bir yaptırım olmuştur.
- Prusya, Fransa ile askeri ittifak yapmak zorunda kalmıştır.
- Prusya Ordusu askeri gücü on yıllık bir süre için en fazla 42.000 asker ile sınırlandırılmış ve ek milis kuvvetlerin askere alınmasına da yasaklama getirilmiştir.
- Prusya, Kıta Sistemi ablukasına katılmak zorunda kalmıştır.
- Prusya, 140 milyon Frank savaş tazminatı ödemek zorunda kalmıştır.
Bir kalem darbesi marifetiyle Prusya fiilen ikinci sınıf bir güce indirgenmiştir. Savaş öncesinde 230.000 Km² olan toprakları (89.000 mi²) 120.000 Km²’nin (46.000 mi²) biraz üzerine düşürülmüştür; Savaş öncesinde 9.75 milyon olan nüfusu, Prusya yeni sınırları içinde kalan alanda yalnızca 4,5 milyon insan kalmıştır. Antlaşmanın sert şartları, Prusya’lıların Napolyon’a karşı olan nefret duygusunu daha da pekiştiriyordu, ancak Fransız İmparatoru bunu pek umursamıyordu, Rusya ile ittifakı devam ettiği sürece Prusyalıların yapabileceği hiç bir şey kalmamıştır. Tilsit Antlaşmaları aslında 1813 yılında Altıncı Koalisyon Savaşına kadar Prusya’nın Napolyon’a karşı herhangi bir tehdit oluşturmayacağı güvencesini vermiştir.
Antlaşmanın Önemi
Tilsit Antlaşmaları İmparator Napolyon gücünün, tartışmaya açık bir şekilde, zirveye ulaştığına işaret ediyordu. Napolyon’un kendi beyanına göre St. Helena’daki sürgününden itibaren kariyerine dönüp bakıldığında, Tilsit Antalaşmaları aynı zamanda hayatının en mutlu dönemini ifade ediyordu. “Birçok değişimin, birçok kaygının üstesinden gelmiştim” diye açıklama yapmıştır. “Ve kendimi zafer kazanmış buluyordum, kanunları dikte ettiriyordum, imparatorlar ve krallar bana kur yapmak zorunda kalıyorlardı” diye belitirtmiştir (Roberts, 460). İmparator Napolyon’un kariyer merdivenlerinden yükseliş seyrine bakıldığında; daha 15 yıl önce, adı ve sanı pek bilinmeyen bir Korsikalının Fransa Ordusu bünyesinde isim yapmaya çalışan bir asker sıfatıyla oldukça anlamlı bir deyim yaşamış olmalı.
Ancak, İmparator Napolyon’un gücü (ve eğer doğru söyleniyorsa yaşadığı mutluluk anı) uzun sürmeyecektir. En sonunda, başgösteren İspanya Savaşı (1807-1814), İmparatorluk yönetiminin şiddetle ihtiyaç duyduğu birliklerin tükenişine neden olacak ve Napolyon’un da çöküşüne yol açacaktır. Rusya ile ittifakı beş yıl bile sürmemiştir; İki İmparator arasındaki ilişki kötüleşmiş ve Napolyon’un 1812 yılında Rusya’yı talihsiz bir şekilde işgal etmesine yol açmıştır. Sonraki Altıncı Koalisyon Savaşı (1813-1814), Prusya’nın bir kez daha Napolyon düşmanları safına geçmesine neden olmuş ve Napolyon ilk defa tahtından çekilecek ve Elba Adasına sürgüne gönderilecektir. Tilsit Antlaşmaları, her ne kadar uzun sürmemiş olsa da, yine de Napolyon’un bir zamanlar sahip olduğu siyasi gücünün bir örneğini teşkil etmektedir: Konuya, Birinci Fransız İmparatorluğu Zirvesine bir Bakış ile bakmak gerekir.
[ad_2]
Kaynak: worldhistory.org