Güneş Sistemi’nin en büyük gezegeni olan ve yüze yakın doğal uydusuyla başlı başına bir yıldız sistemini andıran Jüpiter, bilim dünyasını derinden ilgilendiren bazı özelliklere sahip. Bu özelliklerden bazıları da geçtiğimiz günlerde keşfedildi ve ilgileri üzerine çekti.
Kaynak: https://www.iflscience.com/new-aurora…
Jüpiter’in dört büyük uydusunda gelecekte koloniler kurarsak, orada yaşayanlar yukarıya bakmaktan keyif alacaklar.
Her uydunun gezegene bakan tarafından gökyüzünde asılı duran Jüpiter’in görüntüsünün ve diğer tüm uyduların manzarasının yanı sıra, izlenecek güzel kutup ışıkları olacak. Şaşırtıcı bir şekilde bu durum, sistemi ziyaret eden herhangi bir uzay aracını değil, Dünya’daki en büyük teleskoplardan birini kullanarak keşfettiğimiz bir şey. Jüpiter’in kudretli auroraları iyi bilinen bir şey, ve bulundukları yerde Güneş rüzgarının azalmasına rağmen, dev gezegenin sıcaklık dengesi üzerinde tuhaf etkileri olduğu düşünülüyor. Jüpiter uydularının kutup ışıklarının UV bileşenleri, ince atmosferlerine ve kendilerine ait manyetik alanların bulunmamasına rağmen daha önce çalışılmıştı. Şimdiyse araştırma görünür spektruma genişletildi ve bu uyduların sahip olduğu atmosferler hakkında bildiklerimiz genişledi.
The Planetary Science Journal’daki iki makale, Keck Gözlemevi’ndeki Yüksek Çözünürlüklü Echelle Spektrometresi (HIRES) ile toplanan sonuçlara ve diğer büyük teleskoplardaki spektrograflara dayanmakta.
Optik aurora ilk kez üç uydu üzerinde çalışılıyor. Aylar gün ışığındayken kutup ışıklarını görme ihtimali yok, ve Dünya uyduların uzak taraflarını gözlemlemek için Güneş’e çok yakın. Bunun yerine ekip, Jüpiter Güneş ışığını engellediğinde uyduları gözlemledi. Caltech’ten Dr Katherine de Kleer yaptığı açıklamada, ‘Bu gözlemler yanıltıcı çünkü uydular Jüpiter’in gölgesinde neredeyse görünmez hale geliyorlar. Uyduların soluk kutup ışıklarının yaydığı ışık, teleskopu doğru yere çevirdiğimizin tek kanıtı.
Dünya’nın kutup ışıklarına, atmosferdeki gazlarla çarpışarak gördüğümüz renkleri üreten ve yüklü parçacıkları kutuplara doğru kanalize eden manyetik alan neden olur.
Bu renkler, parçacıkların etkileşime girdiği belirli gazlara bağlıdır. Io, yalnızca manyetik alanın kalbine en yakın uydu değil, aynı zamanda yüzlerce kilometre yüksekliğindeki volkanik sarkıtlarıyla sürekli tazelenen bir atmosfere sahip olması nedeniyle, her şeyin en ilginç olduğu yerdir. Ortaya çıkan sonuç, oksijenden gelen kırmızı ve yeşille karışan sodyumun sokak lambaları gibi sarı-turuncu şekilde parlamasıdır. Kutup ışıkları, her uydunun o sırada Jüpiter’in eğimli manyetik alanı ve gölgesiyle olan ilişkisine bağlı olarak değişir. Boston Üniversitesi’nden Profesör Carl Schmidt, ‘Io’nun sodyumu, Jüpiter’in gölgesine girdikten sonraki 15 dakika içinde çok soluk hale geliyor ancak Güneş ışığına çıktıktan sonra iyileşmesi birkaç saat alıyor’ dedi. Denklemdeki oksijen bileşeni çok daha kararlıdır ve Io’nun yörüngesinin kısalığı göz önüne alındığında, çoğu zaman bu baskındır.
Europa ve Ganymede’nin ince atmosferleri bu ışıkları oluşturmak için yeterince güçlüdür ancak bunlar Dünya’nın baskın yeşili yerine koyu kırmızı bir renkte olurlar.
Bu üç uydunun hepsinde, Io’daki potasyum ve Europa/Ganymede’deki oksijenin neden olduğu, gözlerimizle görülemeyen ancak teleskoplarla saptanabilen bazı yakın kızılötesi kutup ışıkları var. De Kleer, ‘Aurora’nın farklı renklerinin parlaklığı, bize bu ayların atmosferlerinin yaklaşık olarak nelerden oluştuğunu söylüyor. Moleküler oksijenin, tıpkı Dünya’da soluduğumuz gibi, muhtemelen buzlu ay atmosferlerinin ana bileşeni olduğunu keşfetmiş olduk’ diyor. Bu bulgular en az algılanmayan renkler kadar önemli. Araştırmalar, Europa’nın iç okyanusundan kaynaklandığı düşünülen gayzerlerin geçmişte tespit edilmesine rağmen, Europa’nın atmosferinin yalnızca beşte birinin su buharı olduğunu gösteriyor. Callisto’nun aurorası o kadar sönük ki ekip, bir yeraltı okyanusu olduğundan şüphelenilmesine rağmen Ganymede’nin atmosferindeki suya yalnızca bir üst sınır koyabildi. Bu sonuçlar, çok daha fazla su bulan UV araştırmalarıyla çelişiyor. Belgeler, Jüpiter’in gölgesinden geçişin Europa ve Ganymede’nin atmosferlerinin bileşimini de değiştirebileceğini öne sürüyor.
Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorumlarda buluşalım!